7 yıl önce, jimin'in anlatımından;
Aralık ayının son günlerinden biriydi. Yeni bir yıla, yeni bir başlangıç yapmamıza çok az kalmıştı. Busan çok büyük bir yer değildi ama yeni yıl için yapılan kutlamalar oldukça geniş çaplı görünüyordu. Arabayla yanından geçtiğimiz ağaçların her biri birbirinden farklı renklerle süslenmiş, ışıklandırılmıştı. Hava karardığında nasıl görüneceklerini düşünmek bile heyecanlandırmıştı beni. Seokjin hyungumu ikna edebilirsem bu gece beni yürüyüşe çıkarmasını isteyecektim kesinlikle. Hava soğuk olsa bile henüz kar yağmamıştı, Seokjin hyung benim aksime karı pek sevmezdi ve bu iyiydi çünkü onu ikna etmem mümkün olmayabilirdi kar yağsaydı. Şehir merkezine dikilen kocaman yılbaşı ağacının yanından geçerken kendimi tutamamış, şaşkın ve heyecan dolu bir nefes çekmiştim içime. Ön koltukta arabayı kullanan annem bu harketime kıkırdamış, kavşaktan dönmeden hemen önce aynadan göz göze gelmişti benimle.
"Heyecanlı görünüyorsun Jimin-ah, yıl başı akşamı bir planın mı var yoksa? Arkadaşlarınla dışarıya çıkmayı düşünüyor musunuz?" demişti. Bir anda heyecanımın söndüğünü ve vücudumun kasıldığını hissetmiştim. Anneme belli etmemeye çalışarak başımı olumsuzca sallamıştım. Araba kullanırken arkasına dönemezdi, bu da ona bir açıklama yapmaktan kurtarıyordu beni. Galiba konuşamamamın tek iyi tarafı buydu. Sessizliğim görünmez yapmaya yetiyordu beni. Neyse ki annem bu mevzuyu fazlaca kurcayalamadan okulun önüne varmıştık. Çantamı alıp, abadan indiğim gibi ön cama yaklaşmış ve işaret dilinde anneme onu sevdiğimi söylemiştim. Aynı karşılığı alır almaz da kocaman gülümsemiş ve el sallayarak arkamı dönmüştüm. Bununla aynı anda omzuma güçlüce çarpılması ve tökezleyerek birkaç adım gerilemem bir olmuştu.
Işte başlıyorduk.
Acıyla kolumu sıvazlarken arabanın kapısının açıldığını ve endişeli annemin bana doğru geldiğini fark etmiştim. "Jimin, iyi misin?"
Mingyu da benimle aynı anda olan biteni çözmüş olacak ki, "Tanrım, çok üzgünüm Jiminie, isteyerek olmadı. Çocuklarla şakalaşıyorduk ve birden kontrolümü kaybettim." diye sahte bir üzüntüyle konuşmaya başlamıştı. Kaşlarımı çattım, cidden bunu annemin yanında yaptığı için bir kez daha nefret ettim ondan. Yine de anneme bir şeyleri belli etmemek ve onu üzmemek için gülümsemeye zorladım kendimi.
"Çok özür dilerim. Canını yakmak istemedim Jimin." diye devam etti konuşmaya. Biraz daha yanımda dikilmeye devam ederse bu iğrençliği yüzünden kusacaktım.
Annem omzuma dokunup iyi olup olmadığımı kontrol ettikten sonra bana dönmüştü. "Iyi misin bebeğim? Bir sorun yok değil mi?"
Sorun tam karşımızda demek istesem de bıyık altından sırıtan Mingyu 'yu görmezden gelip onu başımla onayladım. Benim için endişelenmesi istediğim son şey bile değildi şu anda. Bir an önce gitse daha iyi olurdu hatta. Bu yüzden gülümseyip onu yanağından öptüğüm gibi okula doğru bir adım atmıştım ki nefret ettiğim o ses kulaklarımı doldurdu tekrardan.
"Siz bayan park olmalısınız?" demişti Mingyu, annem ise her zamanki sevecenliğiyle ona dönmüş ve onaylamıştı onu. "Sen de Jimin'in arkadaşı olmalısın. Adın neydi?"
Mingyu onları izlediğimi fark ettiğinde imalı bir şekilde göz kırpmıştı bana. Sonra, "Aslında ben onun hyunguyum efendim. Iki yaş büyüğüm ondan." demişti. Tekrar onlara doğru gidersem annemin şüpheleneceğini biliyordum ama o zorbayı annemin yanında görmek de istemiyordum. Bir süre kararsızca yerimde kaldım, ta ki o gerizekalı ağzını tekrar açana dek.
"Aslında efendim, sizinle karşı karşıya gelmişken bir konuda konuşmak istiyorum." Kaşlarım anında çatılarken ne saçmalayacağını merak etmiştim. Kendini zan altında bırakacak bir şey söyleyemezdi sonuçta değil mi? Annem bana yaptıklarını onun yanına bırakmazdı, bunu tahmin edebilirdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say something | yoonmin
Hayran KurguYoongi: Hey Jimin: Kimsiniz? Yoongi: Sen dünkü velet misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Dün son sigaramı dudaklarımın arasından alıp da ödemeyi bir papatya ile yapan çocuk sen misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Demek sensin :) [14.03.22-27.01.23]