Jimin'in anlatımından;
Evin önüne geldiğimde telefonumu cebime koymuş ve kapıya uzanan çakıl taşları ile döşenmiş yolu yürümeye başlamıştım. Gerginliğimi Jungkook'a yöneltmiş olup olmadığımı sorgulamıştım biraz da aslında. Kötü bir niyeti olmadığını bildiğim için, acaba abarttım mı, kalbini çok mu kırdım diye kendime kızmıştım içten içe.
Beni rahat bırakması gerekiyordu. Şu yaşıma kadar kimsenin korumasına ihtiyacım olmadan gelmiştim bir şekilde. Yalnız olmak istemediğimde yalnız kalmıştım. Şimdi yalnız kalmaya ihtiyacım vardı ama herkes bir şeylerden şüphe ettiği için beni rahat bırakmıyorlardı. Böylesine bir çelişkiye gerek yoktu. En kötüsünün üstesinden tek başıma gelmiştim sonuçta. Şimdi de bu böyle olabilirdi.
Hem her fırsatta adıma kararlar almayı da bırakması gerekiyordu. Iyinin ne olduğuna karar veremeyeceği gibi, verdiği kararı bana diretmesi de rahatsız edici bir hal almaya başlamıştı. Sürekli bir suçlu arıyor ve bir şekilde hep tüm suçu Yoongi'ye atıp kaçıyordu.Artık bir yetişkin gibi davranması gerektiğinin farkına varmalıydı.
Tam evin verandaya uzanan basamaklarını çıkmaya hazırlanmıştım ki açılan kapıyla olduğum yerde kala kalmam bir olmuştu. Jungkook bir elinde telefonu, bir elinde sırt çantası ile dışarıya çıkmış, benimle yüz yüze geldiğine en az ben kadar o da şaşırmıştı. Üzerinde kalın montu, kulaklarında pek çıkartamadığı kulaklıkları vardı. Geçen sene doğum gününde ben hediye almıştım ona o kulaklıkları. Yorgun görünüyordu ama bunun içinde bulunduğu ruh halinden kaynaklı olduğunu biliyordum.
Başta bir anda karşı karşıya geldiğimiz için ikimiz de şaşkındık ama sonrasında Jungkook'un gözlerinde, orada görmeyi hiç beklemediğim başka bir duygunun varlığına daha şahit olmuştum. Hayal kırıklığı. Kaşlarım anında çatılmıştı bu bakışlar karışısında. Cidden sorunu neydi bu çocuğun anlamıyordum. Onu hayal kırıklığına uğratacak kadar ne yapmıştım ki?
Evet bu aralar haddinden fazla tartışmaya başlamıştık ama her şey çok fazla üst üste gelmişti işte. Yoongi'ye numaramı vermesi, ondan konuşamadığımı saklamam, aptal gibi karşısında kriz geçirmem, Jungkook'un başına gelenler, Seokjin hyung'un burada olup tüm bunlara şahit olması, Yoongi'nin geçmişim hakkında öğrendikleri ve onun bunu bildiği gerçeğini sindirmekte zorlanmam...
Zor bir dönemden geçiyordum. Geçen sefer yaptığım gibi Busan'a kaçmak geliyordu içimden. Ama bu kez kendimi tutuyor, sevdiklerimi ve Yoongi'yi hayal kırıklığına uğratmak istemediğim için daha güçlü biri olmaya çalışıyordum. Ama Jungkook gerçekten de her şeyi zorlaştırmaya yemin etmiş gibi davranıyordu. Benden nefret ediyor değildi ama çok kızgın olduğu aşikardı. Bu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Derdini anlayamıyor olmak beni oldukça rahatsız etmeye başlamıştı.
O da kaşlarını çattı bir an için ama sonra arkamdan gelen araba sesiyle bakışları o tarafa kaydı ve birine eli ile selam verdikten sonra hızla yanımdan geçip gitti. Hiçbir şey söylemediği gibi yüzüme de bir daha bakmamıştı. Şaşkınca arkasından ne kadar bakakaldım bilmiyordum ama içinde Taehyung olduğunu camdan seçebildiğim arabaya binip de kapıyı kapatana ve araba hareket edip gözden tamamen kaybolana kadar o şekilde kalakaldım.
Hayatımda ilk kez Jungkook beni görmezden gelmişti ve bu her ne kadar haklı olduğumu düşünsem bile beni incitmiş ve oldukça rahatsız etmişti. Kalbimin kırıldığını hissetmiştim. Işleri zorlaştırıyor olması, aksini iddia etsem de beni anlamasını ve yanımda olmasını isteyen tarafıma ihanet ediyordu sanki.
Eve girip sıcak bir duş alana kadar onun o hayal kırıklığı ve kırgınlık dolu bakışlarında ezilmeye ve kırık kalbimin el verdiğince bunu düşünmemeye çalışmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say something | yoonmin
FanfictionYoongi: Hey Jimin: Kimsiniz? Yoongi: Sen dünkü velet misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Dün son sigaramı dudaklarımın arasından alıp da ödemeyi bir papatya ile yapan çocuk sen misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Demek sensin :) [14.03.22-27.01.23]