Yugyeom sokak boyunca koşarak ilerleyen hyung'unun peşinden sakin olmasıyla ilgili cümleler sıralayarak yetişmeye çalışıyordu. Jimin'in sessiz çığlıkları onu hem üzüyor hem de korkutuyordu. Onu daha önce bu kadar endişeli gördüğünü asla hatırlamıyordu bir kere. Kısa boylu hyungu gözyaşlarından önünü göremiyordu neredeyse. Mesajları ilk okuduğunda donup kalmış, nefes dahi almayı unutmuştu sanki. Küçük olan ise hem arkadaşı hem de hyungu için aynı anda endişelenmiş, ne yapmasını gerektiğini bilmesi gerekirken tamamen karmaşaya düşmüştü...
Yugyeom, Jungkook'un çok yakın arkadaşıydı ve Jimin hyungu ile aralarındaki ilişkinin de yakından şahidiydi. Sanki aralarında kan bağı varmış gibi -hatta belki de bu bağa hiç gerek yokmuş gibi- seviyorlardı birbirlerini. Küçük olanın hayatında gördüğü en gerçek ilişkilerden biriydi bu. Hem saygı duyar hem de biraz imrenirdi. Jungkook'un çok küçük yaşta Jimin hyung ile iletişimde kalabilmek için işaret dili öğrendiğini ilk duyduğunda bir kez daha hayran olmuştu arkadaşına. Böyle bir özveri onun daha önce gördüklerine hiç benzemiyor, gönülden saygı duyuyordu hyungu ile aralarındaki bu ilişkiye.
Biraz da bundan ötürü çıkmıştı aslında bu tantana. Yugyeom, Jimin ve Jungkook arasındaki sözsüz antlaşmayı da çok iyi biliyordu. Jungkook asla Jimin'i korkutacak bir şey yapmaz, onu habersiz bırakmazdı. Jimin'in endişesi başta bu yüzdendi belki ama tam şu anda bundan çok daha öte, çok daha ürkek bir Jimin vardı Yugyeom'un karşısında.
Jimin, Jungkook'u bulmak için oluşturdukları gruba Yoongi'nin arkadaşının attığı mesajları görür görmez ağlamaya başlamış, korku dolu gözlerle Yugyeom'a onun iyi olup olmadığını sorar gibi bakmıştı. O andan itibaren bir kere durup dinlenmeden koşarak yol almıştı Taehyung'un attığı konuma doğru. Yugyeom da hyungunu yalnız bırakmamıştı tabii.
Küçük kardeşine zarar geldiği düşüncesi içini yiyip bitirmiyormuş gibi, tüm bunların bir de onun yüzünden olduğu fikri zihnini zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı Jimin'in. Kendini öyle kötü hissediyordu ki bunun bir tanımını yapabilir miydi asla bilmiyordu. Öyle bir şeyin içeridindeydi ki, bağırıp çağırmak, içindeki korkuyu ve dehşeti dışarıya yansıtmak istiyordu ama yapamazdı. Yapamazdı ve bu acısını sanki olabilirmiş gibi daha da katlıyordu.
Yugyeom ve Jimin konuma yaklaştıklarında önlerindeki apartmanı hızla geçmiş ve iki apartman arasında kalan ıssız ara sokağa doğru nefes nefese koşmuşlardı. Sokağın başına geldiklerinde ise kapalı bir kepenkin önünde yarı baygın bir şekilde yaslanmış yara bere içindeki Jungkook'u görmeleri bir olmuştu. Jimin olduğu yerde kala kalırken Jungkook'un yanına çömelmiş Taehyung ve onun hemen yanında Jungkook'un yaralarını kontrol etmekle meşgul olan Yoongi'nin varlığından çekinememişti bile. Sadece sık nefesler alıp veriyor, yüzünü buruşturup acı çeker gibi iç çekiyordu.
Yaralı gencin yanına çömelmiş iki genç onu fark etseler bile Jungkook etrafında ne olup bittiğini bile anlayamıyor gibi tepkisizdi. Bilinci açık mıydı ondan bile emin değildi Jimin. Tüm bedenini güçlü bir titreme alırken, ara sokaktan yüzüne doğru esen soğuk rüzgar gözyaşlarından ıslanmış yanaklarını daha da üşütmüştü. Bu üşüme ile beraber kendine gelen Jimin çok güçlü bir hıçkırık ile duran ağlamasına geri kavuşmuş, yalpalaya yalpalaya Jungkook'a doğru koşmuştu.
Düşer gibi yanına çökmüş, ellerini yara bere içindeki yüzüne değdirmemeye çalışılarak gözyaşlarının izin verdiğince küçüğünün durumunu görmeye çalışmıştı. Bir an olsun durulmayan hıçkırıkları ve ağlaması daha da hiddetlenmiş, dile getiremediği soruları bir bir geçirmişti zihninden.
'Jungkook, minik bebeğim, kim yaptı sana bunu? Neden...neden yaptı? Canın yanıyor mu? Çok acıyor mu? Bana bak, Jungkook iyi misin güzelim?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say something | yoonmin
FanfictionYoongi: Hey Jimin: Kimsiniz? Yoongi: Sen dünkü velet misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Dün son sigaramı dudaklarımın arasından alıp da ödemeyi bir papatya ile yapan çocuk sen misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Demek sensin :) [14.03.22-27.01.23]