Hayal kırıklığı, üzüntü, gözyaşı...
İnsan sonunu bildiği şeylere bile şaşırabiliyordu bu hayatta. Küçücük bir umut damlacığına tutunmak hiç de zor değildi. Tüm dilek haklarını imkansız bir arzu uğruna harcamış olmanın kulağa ne kadar aptalca geldiğinin farklındaydım. Bu ilişkinin geleceği olmadığını daha en başından beri, hatta öncesinde bile biliyordum. Bizden olmazdı. Benimle ilgili bitmek tükenmeyen onca engeli aşabilsek bile olmazdı işte.
Bunu hep biliyordum.
Ama neden hayal kırıklığına uğramış hissediyordum?
Yoongi benden iğrenecek birisi değildi. Onu tanıdığım kadarıyla az çok böyle düşünüyordum. Anlattıklarım onda benimle ilgili bir tiksinti oluşturmamıştı. Ama benim gibi biriyle beraber olmak başlı başına özveri ve meşakkat isterdi. Daha konuşamadığım gerçeğiyle yeni yüzleşmiş ve kabullenmiş birine böylesine büyük bir travmam olduğunu itiraf etmek ve bunu da siğneye çekmesini ummak...
Kim olsa kaçar giderdi. Başa çıkılamaz bir durumdu bu. Yıllarımı vermiştim, belki daha da fazlasını verecektim. Evet Yoongi beni iyileştiriyordu ama bunu yapmak zorunda değildi ki. Bir sülük gibi ona yapışıp kanını emiyordum sanki. Hayatı benim yüzümden mahvolabilirdi. Daha şimdiden tepetaklak olmuştu bile.
Evet bu yükü beraber taşıyalım diyen oydu başta belki ama ne olduğunu bilmediği bir şey için anlık bir cesaret göstermişti sadece. Gerçekten onun suçu olduğunu düşünmüyordum, aklım onu biraz bile suçlamıyordu, hayır.
Ama öte yandan kalbim;
Kalbim ona çok kızıyordu.
Yanımda olacaktı hani?
Benden vazgeçtiği, iğrendiği, terk ettiği hiçbir evren yoktu hani?
Neden cevap vermiyordu? Söyleyecek hiç mi bir şeyi yoktu? Şoka mı uğramıştı? Bana acıyor muydu? Benimle bir ilişkide olmak istemiyor muydu? Bana inanmıyor ve güvenmiyor muydu?
Yoksa benim Mingyu'ya yanaştığımı mı düşünüyordu o da? Tüm bunları bir şekilde benim başlattığımı mı düşünüyordu diğerleri gibi?
Ben mi başlatmıştım sahi?
Seokjin ve Jungkook'un kısık ama agresif seslerini duyabiliyordum. Fısıldaşıyorlardı. Muhtemelen yanıma gelmek istiyor ama bana alan vermeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Haksız sayılmazlardı. Birileriyle iletişimde olmak istemiyordum şu anda. Yalnız kalmak ve düşünmek istiyordum. Yoongi'nin bir şeyler yazmasını beklemek istiyordum ve o zamana kadar iyi olup olmadığım hakkında da düşünmek istemiyordum. Nihai sonuca varmak için daha çok erkendi belki de.
İstemsizde gözlerimden dökülen gözyaşlar, akan burnum, kızaran göz kapaklarım umurumda değildi. Odamın diğer köşesindeki aynaya yansıyan yorgun bedenim cidden umurumda değildi. Çöken omuzlarım, kırgın bakışlarım, kızaran burnum, çekiştirmekten kabaran saçlarım, gerginlikten ısırdığım için kanayan dudaklarım, hiçbiri umurumda değildi. Ben sadece "görüldü" yazısına bakıyor ve onun bana bir şekilde geri dönüş yapmasını bekliyordum ve dönene kadar da zaman durmuştu. Benim için durmuştu işte.
Telefonumu ekranı açık bir şekilde yatağa bırakıp geriye yaslanmış, bakacaklarımı kendime çekmiştim. Belki de ona biraz zaman vermeliydim. Ne demişti daha öncesinde? Sevgime güven Jimin. Kendimi bu sevgiye layık görmediğim için ona güvensizlik duymam saçmaydı. Yoongi iyi biriydi, bana karşı hep dürüst olmuştu. Sorun onda değildi. Sorun bendeydi. Tahmin edilemez ve bir şeyler saklayan hep bendim. Belki de o da bunun farkına varmıştı ve bu gece de son nokta olmuştu onun için. Benimle ve yalanlarımla uğraşmak istemiyordu belki de artık. Kim bilebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say something | yoonmin
FanfictionYoongi: Hey Jimin: Kimsiniz? Yoongi: Sen dünkü velet misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Dün son sigaramı dudaklarımın arasından alıp da ödemeyi bir papatya ile yapan çocuk sen misin? Jimin: (Görüldü✓✓) Yoongi: Demek sensin :) [14.03.22-27.01.23]