X-11

77 8 4
                                    

O berbat gecenin üzerinden bir hafta geçti. Hiç dışarı çıkmadım. Bana az da olsun faydası dokunan yaşlı kadının yanına gitmeyi de, sürekli bir şeyler yapmayı teklif eden arkadaşlarımı da reddedip durdum. Sanırım annem bile ümidi kesti. Yine de ara sıra beni yoklamak için kardeşimi odaya gönderiyor. Onu başımdan savmanın bir yolunu bulur bulmaz size bir şeyler yazmak için masamın başına geçiyorum. Fakat dün gecenin öyle güzel bir yanı vardı ki, yazdıklarımı yarım bırakarak kardeşimi dinlemek için karşısına oturmak zorunda kaldım. Pencerenin önünde duran karşılıklı koltuklara yerleştiğimizde, anlattıklarının dikkatimi çektiğini fark edince durumu daha özenli bir hâlde dile dökmeye başladı.

"Bir kız, karşıma dikilip senin kadar narsist birini görmediğini söyledi."

Kardeşim, ilk kez bir kızla ilgili bana bir şeyler anlatıyordu. Bu olayın ne zaman yaşandığını bilmediğim için hâliyle kızı da hatırlayamıyordum. Şimdi kim bilir hayatımda kaç kız olduğunu düşünüp duruyorsunuzdur. Bana hislerini açıklama durumunda bulunan birçok kişi oldu. Lâkin yemin ederim, gönlüme de hayatıma da hiçbirini almaya yeltenmedim.

"Konuşmama izin vermeden öyle kötü lafları sarf-ediyordu ki,
söyleyeceğim şeyleri unutuyordum."

Kimi bu kadar öfkelendirdiğimi bilmiyordum. Üstelik beni narsistlikle suçlamak için yeterince tanıyor muydu?

"Tüm bunlar gerçekleşirken Bayan Sızı da yanımdaydı. Tabii ben hislerinden bihaberdim. O kıza ne dediğini merak ediyor musun?"

Konu size gelince elimde olmadan heyecanlandım. Bunu dışarıya yansıtmamaya çalışmak için bir çaba harcadığım söylenemezdi. Sanırım beni bir yabancıya karşı savunmuştunuz. Arada kaynamasını istemediğim bir şey var; kardeşimin bu hitap şekline umarım kızmadınız. Kimsenin, adınızı söylemesini istemediğim için evdekiler bile artık konu açılınca bu hitap şeklini uygun bulmuştu.

"Keşke bunları arkasından söylemek yerine yüzüne söyleyecek kadar yürekli olabilseydin."

Bunları mı söylemiştiniz? Bir kere bile konuşma fırsatınız olmadığı bu adamı, böyle sahiplenecek kadar güzel bir yüreğiniz mi vardı?

"Ah, dur lütfen, dahası var."

Daha ne söylemiş olabilirdiniz ki? Bu kadarı bile benim için kâfiydi. Bu kadarı bile yüzümü gülümsetmeye, günler sonra kalbimi ısıtmaya yetmişti. Kardeşim durmadan anlattı. O kızın, ne kadar ileri gittiğini, hakkımda olur olmaz birçok şeyi söylediğini ve beni hiç olmayan biri gibi göstermeye çalıştığını... siz ise, benim tüm yaptıklarım için muhakkak bir sebep olduğunu, aslında bir kızı üzecek kadar kötü bir adam olmadığımı söyleyip durmuşsunuz. Fakat karşınızdaki kız bir türlü laftan anlamıyormuş.

"Reddedilme hissini yaşayınca hep böyle çirkinleşir misin?"

Son olarak bunu söyleyerek tartışmayı noktalamışsınız. Önce beni savunmuş, ardından da ihtimaller üzerinde de olsa neden o an öyle davrandığımı açıklamaya çalışmışsınız.

Bu ne büyük bir lütuf, sırf siz seviyorsunuz diye benim adıma bahaneler üretmiştiniz...

Kardeşimin, sizinle geçirdiği tüm zamanları bana anlatmasını istedim. Beni üzmek istemediği için başta bu fikre sıcak bakmadı. Sonra üzülmediğimi, aksine şu günlerde beni mutlu edecek tek şeyin bu anılar olduğunu söyleyince, onu ikna edebilmiştim. Saatin geç olduğunu bahane ederek başka bir gün anlatmak üzere söz verip uyumak için odasına gitti.

Bütün gece aynı konuşmaları düşünmekten uyuyamadım. Sanki hayattaymışsınız ve bu olay birkaç gün önce gerçekleşmiş gibi hissettim. Aslında böyle hissetmenin beni daha mutlu ettiği gerçeğini söyleyebilirim. Çünkü şu an var-olmadığınız durumunu hatırlayınca, tüm o konuşmalar benim için buruk bir sevinç olarak kalıyor.

Yani anlayacağınız dün gece mutluyken, bu gece bir o kadar hüzün doluyum. Artık ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyorum. Yine de kendime bile itiraf etmeye korktuğum şeyi sizinle paylaşabilirim. Aynısını yaptığınız hâlde bunu söyleyince bana kızacaksınız. Fakat söylemem gerek, Bayan Sızı...

Yaşamımdan bir lezzet almayı bırakalı henüz birkaç ay olmuşken, daha fazlasına katlanamıyorum. Bu boşluğun içinde sürüklenmek bana ağır geliyor ve korkarım intihar fikrini düşünmeye başlamakta bir o kadar yeni. Siz bu kararı aldığınızda, vazgeçmeniz için hiçbir şey yapmadım. Bu kez de benim aldığım karara karşı aynı şekilde sağır olamaz mısınız? Biraz da size davrandığım gibi bencil ve acımasız...

Ah, siz bunların hiçbirini yapamazsınız. Şu an var olsaydınız, belki de beni ikna edebilmek için uğraşır dururdunuz. Sırf biraz daha benimle konuşun, gözlerimin içine bakın diye bu konuyu inada bindirirdim. Başlarda bunu yaptığınız için ne kadar kızgın olduğumu düşündükçe gülüyorum. Bir insan, yeryüzüne ait hissetmeyince ölmek dışında ne yapabilir?

İnsan, ait olmadığı bir yerde ısrarla bulunabilir mi?

Aslına bakılırsa insanoğlu çok acizdir; hem kurtuluş yolunu intiharda ararken, hem de intihar eden kişiyi acımadan ön-yargıyla kınarken...

⭐️

İntihar Mektupları - 2 [ Tamamlandı ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin