X-6

91 10 3
                                    

Bayan Sızı... size böyle hitap ediyorum diye bana kızmıyorsunuz, değil mi?

İsminizi söyleyemem. Buna yalnızca dilim değil, aynı zamanda kalemim de izin vermez. Size gönderdiğimi düşündüğünüz o tek mektupta, aslında kendinize Bayan Sızı diyen de yine sizdiniz. Fakat söylemek istediğim şu ki; keşke size tek bir mektup gönderseydim...

Size tek bir mektup gönderseydim de, içimdeki bu yangın son bulsaydı. Sizinle bir kez bağa gelseydim de, omuzlarımız birbirine temas edecek kadar yakın olsaydı. Kapınızın önüne bir kedi, küçük bir çocuk ya da kitap bıraksaydım da, tüm bu güzelliklerim hayallerinizde sınırlı kalmasaydı.

Ben bunların hiçbirini yapmadım. Şimdi tüm acizliğimle yazdığım mektuplarımı gönderecek bir yerim yok. Kaç tane yazdığımı bilmiyorum. Hepsi çekmecede duruyor. Bunlarla ne yapacağım, nereye sığdırağım, bu yolculuk nerede son bulacak, hiçbir şeyi bilmiyorum. Bildiğim tek şey, yazacağım. Sonucu nereye varırsa varsın ben yazacağım.

Belki de sizi okuyarak anlamayı beceremeyen kalbim, yaza yaza anlayacak. Bakınız, şimdiden anlamaya başladığımı hissediyorum...

Siz, tüm mektuplarınızı duyarsız birine karşı yazdınız, hiçbir ümit beslemeden. Ben ise ölü birine yazıyorum. İkisi de birbirine benzemiyor mu?

Meğer ben yaşarken ölmüşüm. Duyarsız olmak, öyle ki duvar olmakla eşdeğermiş...

Biliyor musunuz, daha önce odamda hiç bu kadar vakit geçirip günleri devirmedim. Yıllardır yaşadığım bu odanın içinde kaç tane kitap olduğunu ilk kez saydım. İlk kez penceremin pervazında kaç çizik olduğunu gördüm ve yine ilk kez masamın çekmece kulpunun düşecek kadar sallandığını fark ettim. Şimdiye kadar bunların farkına varmamak oldukça normal karşılanabilir. Fakat ben sanıyorum ki, sizi zihninde konuk eden herkes bu kadar detaycı biri hâline geliyor.

Bilemiyorum, belki de bir şeyleri düşünmemek için eşyalara kafa yoruyorum. Şimdi her şeyi gören gözlerim, zamanında ruhunuzun derin köşelerini görmeyi reddeden gözlerimden ne kadar da farklı bakıyor.

Siz Bayan Sızı, siz beni bambaşka bir adam hâline getirdiniz ve ben artık bu adamı tanıyamıyorum...

Galiba bir tek ben değil, arkadaşlarım da tanıyamıyor. Beni bir yerlere çağırıyorlar, her zaman yaptığımız şeyleri yapmamızı istiyorlar ve ben onlara tek bir cevap veriyorum; hayır!

"Yaşarken üzerinde tek bir etkisi olmayan kız, öldüğünde seni tümüyle değiştirdi."

Bu, geçen akşam arkadaşımın bana bizzat söylediği cümleydi. Ne diyebilirdim ki? Kızamazdım ve inkâr da edemezdim. Fakat şunu söyleyebilirim, onların muhabbetleri artık bana dümdüz kaldırım taşlarını andırıyor. Bir tat, heyecan ve en önemlisi de içtenlik yok.

Bazen bir ölüm, bizi tümüyle değiştirebilir...

Ben duyarsız kalarak işe yaramaz pek şey yaptım. Buna karşı tek özrüm ise, size hayran olmaktı. Fakat bunda bile hatalıyım. Zira artık ölü olan birine karşı duyulan hayranlığın faydasız olduğunu biliyorum.

Bana, delice korktuğum şeyi sevdirdiniz. Yalnızlığa karşı içimde derin bir merak duygusu belirdi ve bunun pek de kötü bir şey olmadığının farkına vardım. Aslında yine yalnız değildim. Ruhunuz; herkesin, biraz ışık gerektiğini düşündüğü odama güneş gibi doğarken, nasıl yalnız olabilirdim?

Etrafımdakiler, artık yanımda bir kadın olmasının uygun olacağını ve beni yine bir kadının hayata kavuşturacağını düşünüyor. Hiçbir zaman bunu istemedim. Her gece bir kadınla uyuma fikri, ona bağlı kalmak, bu sorumluluğu taşımak, kendimden önce onun önceliklerine önem vermek, gideceğim yerlerin ve geç kalacağım akşamların sebebini açıklamak oldukça korkutucu görünüyor.

Hiçbir zaman korkak ve çekingen biri olmadım. Hatta tam tersine; ama bir süredir tedirginim ve bu tedirginliğim de yoğun bir gerginliğe dönüşmek üzere. Ben çok yoruldum, Bayan Sızı. Yalvarırım artık eski yaşantımı bana geri verin. Çünkü daha fazla böyle nasıl yaşanır, bilmiyorum...

⭐️

İntihar Mektupları - 2 [ Tamamlandı ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin