Jülide, kendisini evine kapatmıştı. Bir hafta boyunca kullandığı izin yarın bitecekti. Bu süre zarfında kendisiyle başbaşa kalıp düşünmek istemişti. Ne yapacağına karar vermeliydi. Orada çalışmaya devam mı edecek, yoksa istifa mı edecekti?
Her şeyden önemlisi bu öğrendiği şeyi nasıl paylaşacaktı annesiyle? Ortada bir suç vardı. Cezasını çekmeden bir şekilde bu olaydan sıyrılmış biri vardı. Artık o, Jale değildi. O, ölmüştü. Göksun'un, Jale olduğunu nasıl ispat edecekti?
Titreyen telefonuna baktığında Ege 'nin aradığını gördü. Şu an kimseyle konuşmak istemiyordu. Ege'ye söylese, ne yapardı acaba? Onunla yüzleşir miydi?
Salonda loş ışığın altında dizlerini kendine çekmiş, çenesini dzilerine dayamış öyleyece oturuyordu.
Kapının çaldığını duyunca yerinde sıçramıştı. Kimseyi beklemiyordu. Işıklarda kapalı olduğu için gelen kişi evde olmadığını düşünüp gider diye yerinden kalkmamıştı.
Telefonuna gelen mesajın Ege 'den olduğunu gördü. " Kapıdaki benim aç lütfen."
Mecbur kapıyı açacaktı. Ayşin'den aldığı bilgilere göre Ege bu hafta cezaevine gelip, Nida'nın dava gününün belli olduğunu söylemişti. Nida büyük ihtimalle tutuksuz yargılanacaktı. Fakat dava gününe kadar Rüya'nın sevgi evlerine gitmesi gerekiyordu. Bunu henüz Nida 'ya söyleyememişti.
Belki de Nida ile konuştuklarında olanları o anlatmıştır diye düşündü Jülide. Yoksa bu saatte burada ne işi vardı?
" Kusura bakma rahatsız ettim. " Jülide, Ege 'ye müsait olmadığını belli etmek için kapıyı çok az aralamıştı.
" Aslında bakarsan müsait değildim. "
" Jülide, konuşmamız lazım. Bunun ne kadar acil bir durum olduğunu biliyorsun. "
" Neden bahsediyorsun?" Nida, anlatmış işte. Sanki üzerine vazife gibi.
" Jülide! Bu seni ilgilendirdiği kadar beni de ilgilendiriyor! Ne yapmayı düşünüyordun!? Saklayacak mıydın benden?" Jülide karşı komşusunun onları duyabileceğini biliyordu.
" Bağırma, geç içeri."
Ege, oturduğu koltukta bacağını aşağı yukarı zıplatıyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi.
" Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"
" Açıkcası öyle bir düşüncem olmadı Ege. Aklıma bile gelmedin. Kendimi ve annemi düşünüyordum daha çok çünkü hatırlasan bana çok abarttığımı, onun bir çocuk olduğunu söyleyen sendin!"
" Aynı şey değil ki. Onu söylerken onun öldüğünü biliyordum! Şimdi ise burnumuzun dibinde olduğunu öğreniyorum!" İkisi de sinirliydi. Ege bunları Jülide'den öğrenmediği için sinirliyken, Jülide ise zaten Göksun 'a olan sinirini atamadığı için bugün daha da sinirliydi.
" Ne yapmamı bekliyorsun?! Sırf bunu öğrendiğim için bir haftadır oraya gitmiyorum. Hiç yapmayacağım bir şey yapıp onu hücreye bile attırdım! Ama sinirim geçmiyor! Anlıyor musun, onu ellerimle o mezara geri koymak istiyorum! " Jülide'nin sinirle bağırmasıyla boğazındaki damarları ortaya çıkmıştı. Yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde Ege 'ye bakıyordu.
"Tamam, biraz sakinleşelim. Sakince ne yacağımızı düşünelim. " Ege, Jülide 'nin sinirli halinden korkmuştu.
" Düşünmeye gerek yok. Zaten Hale 'nin davası açılınca ikisini aynı yerde barındırmazlar. Başka yere naklederler, olur biter. " Jülide 'nin uzun süre düşündükten sonra bulduğu çözüm buydu. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak. Belki en zoru buydu ama annesinin öğrenince hissedeceklerinden korkuyordu. Üzülüyordu onun için. Tekrar tekrar ona aynı travmayı yaşatmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demir Duvarlar
Mystery / Thrillerİstanbul E tipi cezaevine yeni atanan Jülide'nin tek ideali cezaevi sakinlerinin hayatlarına dokunmaktı. Onları toplumdan izole etmeye çalışan her olgunun karşısında durmaya çalışıyordu. Birbirinden farklı hikayelere sahip bu kadınların ona güvenme...