Beğenmeyi ve yorum yapmayı ihmâl etmeyin lütfen.
İyi okumalar.
Gözlerinize sağlık. ❤️🖤
Böyle bir ortamda, böyle bir psikoloji ile uyumak zordu!
Çok zordu!
Hatta imkansızdı!
Bilinç altının çalışma hızına yetişememek, rüyaları ve sonrasında getirdiği kötü hisleri kontrol edememek yıpratıcıydı.
O günü bitirip gece olduğunda, ve gece olduğundan hiçbirinin haberi olmadıktan sonra ertesi gün olmuş ve güneş doğmuştu. Ama yine bundan haberdar değillerdi! İlk uyananlardan biri Tayanç'tı. Duvara yaslı olan başı yana düştüğünde bir anda açıldı uykusu, mahmurluğu üstündeyken etrafa bakındı, elinin tersiyle salya olmamasına rağmen ağzını sildi ve yutkundu. Oturduğu yerde kaymıştı, oturuşunu dikleştirip sırtını düzledi. Boynunu sağa sola eğip kütletti. Dizlerini kırıp dirseklerini yasladığında gözüne bilekliği çarptı. Gözleri durgunlaştı ona bakarken, diğer eliyle tutup eski sahibini sever gibi sevdi ve sadece kendisinin duyabileceği şekilde kendine nefretiyle fısıldadı: "Anne." Sertçe yutkundu.
Demir, paslı kolyeyi uzunca izleyip elinde döndürdü. Geçmişe döndü, o anları anımsadı ve sanki tekrar yaşadı. Dolu gözleri acısını simgeledi. O hayatı özlüyordu, acılardan uzak, sevdiği ve güvende olduğu insanlarla bir arada olmayı özlüyordu. Ya da bir zamanlar güvendiği, sevdiği insanları...
Zamanın hiçbir değeri yoktu, akıp gidiyordu, durdurmaya kimsenin gücü yetmiyordu. İnsanoğlunun zamana ihtiyacı vardı ama zamanın ona yoktu. Her şey gelecekte saklıymış gibi, geldiği hiçbir anı beğenmiyor, her zaman daha ileriye gidiyor ve tüm şeyleri de peşinde acımasızca sürüklüyordu.
Bugün hissettiği öfkenin yarın bir önemi yoktu, dün çektiği özlem acısını bugün hissedemiyordu, bir buçuk yıl önce hissettiği huzuru bugün özlüyordu; ama sahip olamıyordu.
"Sana, babama, bana ve kardeşime bunu yapan herkesten intikam alacağım anne, bizim gibi acı çekecekler." Başını iki yana salladı inkar ederek. "Mutlu olamazlar, sevemezler, biz ölürken onlar yaşayamazlar anne. İzin vermem, vermeyeceğim de."
Başını çevirdi usulca, uzağında oturan Elmas'a baktı. Yüzü kasılmıştı, şakağından akan minik teri gördü, başını belli belirsiz sallıyordu. Kabus görüyor olmalıydı. Huzursuzluğunu gidip ona sarılarak gidermek istedi.
Yapamadı!
Uzunca izledi, bir süre sonra elinde olmadan annesinden bir şeyler aradı onda. Belki biraz benzese, belki biraz andırsa... Hiç benzemiyordu. Elmas bu dünya da annesine benzeyecek son insandı. Neden kalbini acıttı bu? Elmas'ın onun için hiçbir anlamı yoktu! Olamazdı! Haftaya buradan çıktıklarında Elmas onun adını dahi hatırlamayacaktı.
En önemlisi de o intikam almak istediği kişilerden birinin kız arkadaşıydı. Bunu düşünmek bile dişlerini sıkmasına sebep oluyordu, ilk başlarda Pars'ın mutluluğunu kıskanıyordu, şimdiyse Elmas'la mutlu olmasını kıskanıyordu.
Geçmişin kini şimdiki anın masumluğunu kirletiyordu!
Zor olan unutmak, affetmekti; zoru da herkes başaramazdı... Tayanç ve Eser mağluplardı!
Dakikalar sonra herkes uyanıktı. Odada gereksiz bir gürültü vardı, konuşmayı yeni bulmuşlar gibi konuşuyorlardı. Dün şoktan yapılamayan diyalogların hepsinin acısı şimdi çıkıyordu. Esmer kız da uyanmış, Lale yaşananları tüm detayıyla anlatırken yere oturmuş tekrar yaşıyormuş gibi duyduklarına irkiliyordu. Saçı başı dağılmıştı, örtüyü başından çekip atmıştı, kurumuş kan lekeleri görünüyordu saçları arasından, kollarını bacaklarına sarmış ölü bakışlı gözlerini yere dikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAKONDA
Science Fiction2048, Haziran'ında Dünya'nın daha iyi bir yer olacağını söyleyen tüm bilim adamları sözleri altında ezilip ölmüşlerdi. Başta Türkiye olamak üzere bütün ülkelere yayılan ölümcül olmakla beraber başkalarına zarar vermeyi de sağlayan N-230 virüsü yılla...