Gerçeklerin ortaya çıkması, yalan söylemekten daha kolaydır!
Herkes dürüstlüğü överken, sıkıştıklarında yalana baş vurmaları ise onları aciz durumuna sokar ve bu başlarda vicdanı rahatsız etse de her şeyde olduğu gibi zamanla buna da alışılır. Riyaya alışılır, korkmamaya, rol yapmaya, kolayca her şeyden sıyrılabileceğini sanmaya alışılır. Ama yaşamak böyle bir şey değil! Ne kadar sürerse sürsün, eninde sonunda gerçek ortaya çıkar ve adalet yerini bulur.
Hz. Ömer (r.a.) diyor ki: "Kötü bir işin en gizli şahidi, vicdanımızdır!"
Cengizhan der ki: "Korkuyorsan yapma, yapıyorsan korkma!"
Ve Oscar wilde dedi ki: "Eğer elinizde kazanacak kağıtlar varsa, oyunu dürüst oynarsınız!"
Elif'in hırslı bakışları cevap istiyordu, Elmas şaşkınlık içinde olsa da merakla iki erkeğe bakıyordu, Eser gerilmişti.
Tayanç kardeşi ile göz göze geldiğinde Eser başını iki yana salladı görebileceği kadar belirgince. Pars, Elmas'a bakıyordu.
Elif, "evet?" Diye üstlerine gitmeye devam ettiğinde ikisi de ona baktı. Gözlerini kıstı. Günlerdir aklında dönüp dolaşan soruları tek tek yöneltti. Tayanç'a baktı ve acımasızca konuştu. "Babanız öldüyse neden böyle bir yalan uydurarak partiye geldiniz, çünkü anladığım kadarıyla ablam için değildi?" İkisine baktı bu sefer tek tek. "Bunca zaman neden bu yalanı sürdürdünüz?" Bir adım yaklaştı, ama araları hala açıktı. "Ve babanız ölüyken nasıl Pars'ın babasıyla arkadaş?"
Soruların çoğunun Tayanç'a olması Pars'ı rahatlattı ve keyiflendirdi, kollarını göğsünde bağlayıp ona bakarak bıyık altından gülümsediğinde kimsenin fark etmeyeceğini düşünmüştü ama Elif'in gözünden kaçmadı. "Bu kadar keyiflenme, sonucunda sende yanacaksın bence."
Tüm keyfi kaçarken yüzüyle beraber kolları da çözülüp düştü. Yutkundu.
"Yalan söylediğinizi ve arkasında kocaman bir sır olduğunu da biliyorum, normalde beni ilgilendirmeyen şeylere fazla burnumu sokmam ama bir değil iki değil, sonunda kavgalarınız makinama mal oldu." Sesini yükseltti gelen sinirle.
Pars, "bunlar benim cevaplayabileceğim sorular değil." Deyip üst vücudunu Tayanç'a çevirdi, onun kıvranan halini görünce keyfi geri geldi. "Tayanç?"
Sinirle baktı gözlerine, dişlerini sıktı. "Cevaplayamayacağından emin misin?" Diye sordu imalı imalı. Bakışları Pars'ın tekrar keyfini kaçırırken, bakışmaları Elmas'ın kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bu tür olaylar onu o kadar sıkıyordu ki, sonunda Elif'in kolunu tutup, "boş ver, gidelim." Dedi. Beylerin gözleri ona dönünce ikisine de kinayeli bir bakış attı. "Yalancılar kalabalıklaşıyor, midem bulandı."
Elif uygun zamanda olsa ablasını alkışlayıp gururla sarılabilirdi, ama ciddiyetini korudu. Eser hızla katılarak, "aynen." Dedi, abisinin tuhaf bakışı ile burnunu kırıştırdı, kendisine kızdıktan sonra hızla toparlamak adına Elif'e, "işimiz bittiyse gidelim. Anakonda her an gelebilir." Dedi. Elif'in ona bakarken durulan bakışları diğerlerine döndüğünde tekrar alevlendi.
"Abin ve düşmanı yüzünden bitemedi. Bir de üstüne başarısız oldum." İkisinin ortasından geçerken omuzlarına çarptı sertçe. Elmas da arkasından gittiği zaman üçü tek kaldı. Eser, Pars'a nefretle bakıp abisine döndü.
"Kendinizi kontrol edin!" Dedi tane tane, sinirlenmişti ama sakinliğini koruyabiliyordu. "Buradan çıktığımız zaman rahatça kozlarımızı paylaşacağız zaten." Diye aynı şekilde devam edip hırsla aralarından geçip çıktı laboratuvardan. Kızların peşine, evde hiç tehlikeli ölümcül bir anakonda yokmuş gibi rahatça çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAKONDA
Science Fiction2048, Haziran'ında Dünya'nın daha iyi bir yer olacağını söyleyen tüm bilim adamları sözleri altında ezilip ölmüşlerdi. Başta Türkiye olamak üzere bütün ülkelere yayılan ölümcül olmakla beraber başkalarına zarar vermeyi de sağlayan N-230 virüsü yılla...