ÖLÜME BİR ADIM KALA / ÖZEL BÖLÜM

132 6 0
                                    

Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen burada birilerine sesimi duyurabilir miyim bilmiyorum. Çok uzun yıllar sonrasında özlediğim bu karakterlerin geçmişine sızmak istedim.

Onlara özel kıldığım bir bölümle buradayım.

Gülşah, Mehir, Atalay ve Teoman... Bu dörtlünün bir arada olduğu o yıllar... Gülşah ve Atalay'ın aşkı... Gün yüzüne çıkmayı bekleyen sırların perde arkasından hemen öncesi...

Kısacık ömrüne ne sığdırabilirdi ki?

*

14.09.2014

"Sana bir sır vereceğim." dedi Mehir. "Bu sırrı ömrün boyunca saklamak zorundasın!" diye de telkinde bulunmayı ihmal etmedi. Gülümseyerek, "Merak etme çok yaşayacağımı düşünmüyorum." diye dalga geçtim. Mehir uzun saçlarımı sinirle çekiştirdi. Acıyla inlerken, "Önemli bir konudan bahsedeceğim diyorum sense dalga geçiyorsun!" deyip sinirle soludu. Elimdeki bardakları ahşap sehpaya bırakıp Mehir'in yanına oturdum. Ona doğru dönerken, "Sırrını zaten biliyorum." dedim ve devam ettim. "Söylesem bu zamana kadar söylerdim zaten." Mehir şaşkınlıkla büyüttüğü gözleriyle, "Nasıl?" derken deponun kapısı gürültüyle açıldı. Gelenler; Atalay ve Teoman'dı. Ellerinde poşetlerle bize doğru yaklaşırlarken Mehir'in kulağına eğildim. "Ona aşıksın." diye fısıldadığım an bayılacağından korkarak, "Mehir?" diye seslenip bedenine tutundum.

"Kızlar, iyi misiniz?" Atalay ve Teoman ellerindekileri yere bırakırken yeniden Mehir'in kulağına eğildim. "Hemen şu an kendine gelmezsen Teoman ona aşık olduğunu anlayacak!" dediğim gibi hızla sarstığım bedeniyle birlikte kendine geldi. Gülmeye başladım. Şaka yapmıyorum şu an deli gibi gülüyordum.

"Çok kötüsün!" diye bağıran Mehir, "Ya çıldıracağım şimdi sussana!" diye devam ettikçe kendimi durdurmayı bırak daha çok kaybediyordum. Atalay korkarak yanıma geldi. "İyi misin küçük?" diye sorduğunda, "Harikayım!" diyerek karşılık verdim. Atalay'ın kucağına doğru sokularak yüzümü göğsüne gömdüm. "Sen geldin ya kötü olmam mümkün mü?" Atalay parmak uçlarını saçlarımdan geçirirken, "Gülüşüne şahit oldum ya ne mümkün." deyip uzun saç tutamlarımı dudaklarına götürdü. Onları öperken yanımızdan kalkan Mehir ve tam karşımızda olan Teoman'a dönüp, "Dün kaybettiğiniz oyunu hatırladım da, diyorum ki bugün kahvaltılar sizden olsun." dedi. "Bizde sevgilimle hasret giderelim."

Teoman alayla, "Mehir'ciğim yanılıyorsam düzelt beni ama bunlar aynı evde kalmıyor mu zaten!" diye kükrerken lafa atıldım. "Mehir'ciğinle sana kolay gelsin Teoman, üzgünüm oyunu kaybeden karşı takımın istediği bir şeyi yapacaktı unuttun mu?" Mehir ateş saçan gözleriyle bana bakarken hızla Atalay'a, "Mehir beni öldürecek, kurtar beni." dedim. "Seve seve..." derken ayaklandı. Elimi tutarken, "Gel benimle." demeyi ihmal etmemişti. Atalay'ın peşinden giderken Mehir'e öpücük attım. Hoşuna gittiği pek söylenemezdi ama onu çok iyi tanıyordum. Birazdan yumuşardı. "Kahvaltı hazır olunca ararsınız."

"Ya sabır!"

Ya da birkaç gün sonra...

*

"Burası iyi gibi." Kasım ayındaydık. Hava soğuk ama sevdiğim adam yanımdaydı. Bu yüzden gocunmuyordum aksine daha iyi hissediyordum. Son günlerin aksine... İyi hissetmeyen bedenim onun varlığından güç buluyordu. Nedeni neydi bilmiyordum ama üzülmesini istemediğim için Atalay'a hiçbir şey söyleyemiyordum. Biraz daha dayan diyordum kendi kendime. Biraz daha...

"Yine nerelere daldın küçüğüm?" Gülümsedim. "Sana daldım başka neye dalacağım." Atalay üzerindeki ceketi çıkartmaya yeltendiğinde onu durdurup, "Saçmalama sevdiğim hava zaten soğuk hasta olursun." Ağacın gövdesine sırtımı yaslayarak zemine oturdum. "Kirlenen kıyafetlerimiz olsun." Avuç içimi toprağa vurarak, "Hadi gel." dedim. Yüzündeki hafif tebessümle yanıma ilişti. Başımı geniş omzuna yaslarken gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. "Havalar yağmurlu ya yıldızlar küs gibi." Atalay bana dönüp, "Yıldızlar nasıl küs kalabilir bu güzelliğe?" dediği gibi çenemin altına dokundu. "Fezaya darılmıştır belki."

Yüzüne döndüm. "Sen," deyip duraksadım ve sonra devam ettim. "Başıma gelen en güzel şeysin."

"Teveccühünüz hanımefendi."

Bu kez başımı göğsüne yasladım. Ve aklımı yoklayan düşüncelerin mahiyetine bir adım atmak istercesine, "Gelecekte bizi ne bekliyor acaba?" diye sordum. O ise bir süre düşüncelere daldı. Bense sadece bekledim. Çünkü düşünmeyi severdi.

"Bir kız çocuğu."

"Ne?" Şaşkınlıkla başımı kaldırıp gözlerine bakındım. O an gözlerindeki parıltıyı hayatım boyunca unutmamak için ant içtim. "Gelecekte bizi bekleyen şey bir kız çocuğu. Bizim çocuğumuz işte." Kalbimin üzerine elimi koydum. "Beni öldüreceksin."

"Biraz daha yaşaman gerekli." Saçlarımdan öperken, "Çünkü sana benzeyen bir kızımız olacağından asıl ben ne yapacağım?" deyip devam etti. "Kalbim nasıl dayanacak?"

BUZ KESİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin