BİR IŞIK İLMİĞİ

9.2K 169 11
                                    

... güncesinden;

Bir ışık ilmiği;

Gölgeler sürüsü boyunca sürüklendi,

Ta ki bir avuç toprağın önünde diz çökene kadar.

Öylece yığılıverdi Lavinya'nın kucağına,

Kargaşanın tam ortasına...

3. BÖLÜM

Ellerime bulaşan her bir toz bulutu, geçmişin peyzajını zedeliyordu. Çocukluğumun ayak seslerini mahfuz eden bu yola attığım her adım ise beni. Neredeydi bu yolun son durağı? Yine mi yıkılmıştı sokak lambaları anamorfoz dilinde? Tamamlanmamış bir cümle eşiğinde...

Bizim küçük evimizden ne kaldı şimdi geriye? Işıltısını kaybetmiş bir pencere oyuğu, çatısını teğet geçen bulutun o sıvımsı gölgesi; gözyaşımın tadıyla harmanlanmış tuzlu soğuk havaya karşı.

"Yapamam," diye mırıldandım aramızda oluşan mesafeye aldırmayarak. "Geçmişim ayrılıyor buradan, soluğuma diz çöküyor vesveseler." Yağmur çiselemeye başlamışken duraksadım. "Anlıyorsun değil mi beni Atalay?"

Lütfen, bu sessizliğin vicdanımın intiharı olmasın.

"Boş konuşup kaynatıyorsun yine beynimin içini," diye söylenirken ağzının içinde kelimeler, parmaklarının arasındaki izmarit çöpünü boşluğa bıraktı. "Kuramıyorum sizin gibi süslü cümleler Levla Hanım, mazur görün kafam iyi bu aralar." Kollarımı birbirine dolarken güçlükle yutkundum. "Ben iyi değilim ama görmüyorsun artık beni."

"Görebileceğim yere layık olamadığındandır o," vitaminsizlikten kırılmaya alışkın olan tırnaklarımı buz kesmiş etime bastırdım. "Sokaklarda fark etti sıradan bir akşam üstünün kırık dökük telaşını..." Nasıl da acıtıyordu sözleri. Oysaki ne güzel değmişti az önce soluğuma nefesi, bir an öldüm sanmıştım. "Ama," dedim bir kaç adım geriden onu takip etmeye başlamışken. "Ölmedim."

Sadece gücendim.

*

Soğuktan uyuşan parmak uçlarımı hareket ettirip nefesimi avuç içlerime üfledim. Donuyordum. "Buradayım ve sen ağzından çıkacak bir nedeni bile çok görüyorsun bana." Zar zor seçebildiğim kelimelerin titreyen dudaklarımın arasından çıkışı, onun ne kadar umurundaydı emin değildim ama hak ettiğim muamele kesinlikle bu olmamalıydı. "Cevapların ardına sığınmak isteseydim eğer buna gittiğin günden başlardım," kısa bir an için yaptığı işi bırakarak bana döndü. "Levla."

"Hep böyle miydin?" diye söylendim kuru bir sesle, harlanan ateş depoyu hızla kızıla boyarken. "Yoksa üç maymunu oynayan ben miydim?" Deponun ısınması için yaktığı sobaya attığı son odun parçasıyla döndü bana doğru. "'İnsan yarınlardan umudunu kesince, beklemenin boş olduğunu anlayınca, arkaya dönüp dünlere sarılmak dünlere tutunmak istiyor. İstiyor da dönüp baktı mı ürperiveriyor. Dünlerde de bulamıyor aradığını...' Demiş bir şair," deyip ekledi. "Bizim dünlerimiz ham kalmış meğerse."

Günün en tatsız saatine öncülük eden gerçeğin kendini geceye sevk edişi...

Söyleyecek tek bir kelimemin dahî olmadığı bu vakitte dizlerimi kendime doğru çekip kıvrıldım iyice koltuğun en köşesine. Boş boş bakındım camı kırılmış pencereye, bir insan evladının dahî uğramadığı sokağın karanlığına karışan yalnızlığımla... Meğer ne çok geç kalmışım gerçeklerle yüzleşmeye? Her kuytu köşe yeni bir günahı ana rahmine düşürüyorken... Birileri yaşamak için savaş veriyorken, diğerleri yetersiz bir kişiliğe dönüşüyorken...

BUZ KESİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin