Söz üstünden iki gün geçmiş, gelini ile çeyiz alışverişi yapmak için haber yollamıştı gelinin köyüne Hacer Hanım. Düğünü tez zamanda edip alacaktı gelinini, eksiksiz çıkarma gayesinde idi.
Nalin'de fırsatı kaçırmadan 'yalnız gitmen icap etmez' demiş hazırlanmıştı, Ariya ile beraberinde gitmek için.
Parmağındaki bol yüzüğe alışamamıştı bir türlü, Şirvan'ı beklemişti sözün ertesi günü ona dediği gibi kuyumcuya gidip bol olanları değiştirirler diye amma gelmemişti ağa. İlk hayal kırıklığı değildi tabi.
Adama alışacaktı.
Tarlaya da gitmiyordu o günden beri. Ağabeyi, Şirvan Ağa istemez, demiş susturmuştu onu. Zaten gitse de başkalarının aşağılar ya da hor görür bakışları yüzünden nefes bile alamayacaktı yanlarında.
"Gülsüm Yenge, yemek hazır ettim, anama yedirirsin değil?" Kızın naif sesine başını salladı kadın. Aslında başka zaman olsa hasta bakıcılık etmezdi amma sümüklü deyip güldüğü kız ağa karısı olacaktı, ondandı yaranmaya çalışması.
"Yedirmem mi heç kız? Gözün arkada kalmasın." Ariya kadına iyi niyetinden olsa gerek güzel bir tebessüm bahşetti.
"Allah senden razı olsun yenge."
Gülsüm kadın kaz gelecek yerden tavuğunu esirgemiyordu yalnızca. Yine yüzündeki maskesi ile "Cümlemizden yavrum." dedi.
Nalin içini bilirdi bu kadının, iyi niyet onda ne gezerdi? Ama işine gelmişti tabi bugün analarına bakması, o yüzden ses etmeyip pencereden dışarıyı gözlemeye devam etti.
Gülsüm kadın mutfaktan yemeği tabağa doldurup eltisine yedirirken ona hizmet etmek zoruna gidiyordu, kocası onlara yakın ol ağaya sözümüz geçsin deyince hayır diyememişti tabi.
Yengesi "Geldiler kız!" diye heyecanla bağırınca sönük hevesi ile iki yana örmeyi sevdiği saçlarının üstüne yemenisini yarım bağladı Ariya. Böyle daha çocuksu olduğunun farkında değildi.
Yengesi "Saçlarını salaydın ya, hem görümün de öyle etmiş." deyince başını iki yana salladı. Öyle görüp öyle büyümüştü Ariya, kafasını örtmese ayıp kaçardı.
Kapıdan ayağını çıkartmıştı ki yine öfke ile harmanlanmış gözlerle yerinde kalakaldı. Yengesi kara lastiklerini giymiş arabaya kurulmuştu bile, o ise adam üstüne geldiği için bir şey diyecek heralde diyip beklemişti.
Şirvan kızın yanına vardığı an başındaki yemeniyi söker gibi çıkarıp içeri fırlattı. Ariya ne olduğunu şaşırmıştı, alttan alttan adama bakıyordu.
"Ulan az yaraş bana, yaraş!"
Kızın örgülerini, saçını acıttığını düşünmeden çekerek açtı. Ariya incilerini dökmeye başlamıştı gene. İşi bitince elini kızın saçından tiksinerek çekti.
Arabadaki anası oğlunu paylamamak için zor dururken, Elif kız için üzüldü. Ağabeyi, çok düşüncesiz hareket ediyordu.
Ariya korkudan, sesini bile çıkartmıyordu canı acıdığı halde. İşi bitince kızı dışarı çekip kapıyı çekti, demir sürgüyü de vururken Ariya yine yırtık pabuçlarını giydi utana sıkıla. Hıçkırmamak için de yüreğini sıkıyordu.
Şirvan ardını dönmeden arabaya binip, kızın arkayı açmaya çalışmasını ama becerememesini sinir ile izledi. En son Elif uzanıp içerden açarak kızın binmesine yardım etmişti. Nişanlısının yerleşmesi ile çalıştırdı.
Etrafındaki herkese öfke kusmak istiyordu. Çocuk gibi gelmişti gözüne kız kapıya çıkınca. Şimdi pişman olsa bile sözünü vermişti artık cayamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bebek Özleminde
RomanceEski bir köy kurgusudur. İnsanların bilinçsiz ve cahil olduğu "dönem" kurgusu olduğunu unutmadan okumanızı rica ediyorum. Bu bir kitap, gerçek hayata dair, geçmişe dair içinde yüzlerce düşünce barındıran. Yazılanlar 'yazarın' düşüncesi değildir, içi...