İlya
Yine yer yerim ağrıyor. Yine yorgunum. Yine uykumu tam alamadım. Ve hikayelerde olduğu gibi penceremden ışık sızmıyor. Kalkıp perdeyi çektim. Bugün hava pek iyi sayılmazdı. Dolabımdan çiçekli eteğimi ve kısa kollu üstünde siyah renkte "trouble" yazan beyaz tişörtümü çıkardım. Tişörtü giyip kollarını omuzlarıma kadar kıvırdım.
Aşağıdaki askıdan mavi kaz tüyü montumu da alıp kendimi dışarı attım. Kapıyı kapamadan önce içeri bağırdım."Anne ben hastaneye gidiyorum. Haydi görüşürüz." deyip yağmura basa basa durağa yürüdüm. Bu yağmurda otobüs bekleyemezdim değil mi? Gelen bir taksiye dur işareti yaptım. Neden şemsiye almaz ki bir insan? Saçlarım sırılsıklam oldu.
Küfür gibi. Taksi durmadı. Çünkü doluymuş. Ağlayacağım ya.Islanan botlarıma bakarken önümde bir araba durdu. Kafamı kaldırıp baktım. Bu Aral'ın arabasıydı. Camı açıp
"Atla." dedi.Kapıyı açıp ön koltuğa oturdum.
"Gelmeseydin ölebilirdim." dedim itiraf ederek."Çok ıslanmışsın." Kafamı salladım. Soğuktan titriyordum. Hayır yani hava bozuktu tamam ama birden yağmur yağacağını da tahmin edemezdim. Bunlar Nisan yağmurlarıydı. Tam fotoğraf çekmelik zaman değil mi?
"İn." dedi yüzüme bakmadan. Öyle mal gibi suratına baktım. Niye şimdi iniyordum ya? Daha hastaneye gelmemiştik. Zaten ıslanmıştım. Beni almasaydı taksiye binerdim. Şimdi böyle ormanlık yolda nereden bulacağım taksiyi? Boş bakışlarımı koruyarak sinirle karışık sordum
"Delirdin mi sen? Nasıl ineyim burada, yine ne yaptım sana?"
"Çok konuşuyorsun. Bagajı aç. Fotoğraf çekimi için aldığımız kıyafetleri giy. Böyle hasta olursun."
O çizgili pantolon mu? Hasta olmayı yeğlerim.
"Olmaz! Ben giymem o pantolonu."
"Bir de senle uğraşamam Deli. Elbiseyi al arabada giy."
Bir de arabada mı giyeceğim? Hayatta olmaz. Gerçekten ıslak kalıp hasta olmak istiyorum.
"Olmaz, sen devam et. Hasta olacağım."
Omzunu silkti."Sen bilirsin." Hala titriyordum. Yol boyunca konuşmadık. Hapşırmalarımı saymazsak.
Hastanenin önüne gelince arka koltuktan çantamı alıp indim. Kapıya doğru ilerlerken Aral arkadan geliyordu. Düğmeye basıp asansör beklemeye başladım. Kapı açıldığında içeriden tekerlekli sandalyeyle biri çıktı. Hastahaneler gerçekten mutsuz olmanıza yetecek yerlerdi. Küçükken zatürre geçirmiştim. On beş gün boyunca hastanede kalmıştım. Oradan biliyorum buralar çok sıkıcı yerler. Kimsenin hasta olmamasını dileyip asansöre bindim. Kapı kapanacakken bir el asansörü açtı.
"Bay ukalayla bir asansöre binmediğim kalmıştı. Şimdi 10 saniye boyunca seninle aynı havayı soluyacağım."
"Açıkçası çeneni bantlamayı düşünüyorum." deyip ellerini ceplerine soktu. Asansör açılınca ikimiz de aynı anda inmeye çalıştık. Fakat birbirimize çarpıp sıkıştık. Beyefendiyi beklesek akşama kadar çekilmezdi. Bu yüzden arkaya bir adım attım. O indikten sonra ben de indim.
"Hoş geldin kurtarıcı kız." deyip göz kırptı Buğra. Aral gözlerini devirdi.
"Daha yaratıcı bir şey bulamadın mı?" Buğra Aral'ın kafasına komodindeki kağıdı buruşturup fırlattı. Aral kağıdı havada yakaladı.
"Hasta ziyareti böyle mi olur. Moralimi bozmaya mı geldin sen?""Hey beyler ikiniz de susun." İkisi de yüzüme baktı. Tamam yine kendimi Amerikan filmlerinde sanmıştım. Kendimi bu kadar aptal durumuna düşürmek zorunda mıydım?
![](https://img.wattpad.com/cover/34890259-288-k689406.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
HumorMinibüsün camına başımı yasladım. Müziğin sesini açıp şoförün açtığı arabesk şarkıyı bastırmak için özel çaba harcıyordum. Maalesef ki başarılı olduğum pek söylenemezdi. Başımı cama tekrar çevirip dışarıyı izlemeye koyuldum. Nereden bilecektim bu iz...