İlya
İlk Buğra'yla geldiğim Dalga Cafe'ye şimdi Gözen'i getirmiştim. Kitapları sevdiğini biliyordum. Bu yüzden burası onunla zevkli olacaktı. Zaten onu birkaç kez arka bahçede banklarda kitap okurken görmüştüm. Başlarda biraz utangaç bir tip ama sonra ne kadar şirin biri olduğunu anlıyorsunuz.
Kapıya doğru yaklaşıp beklemeye başladım. Biraz etrafıma bakınca Gözen'in telefon ekranına bakıp etrafını aradığını gördüm. Yavaş yavaş yanına yürüdüm. Beni görünce gülümsedi ve o da bana yaklaştı.
"Merhaba kaçak. Beni nerelere getirdin böyle?"
Kolunu tutup "Sürpriz" diye kafeye kadar çekiştirdim. İçeri girince yüzünü sıcak bir gülümseme kapladı.
"Pişman olmayacağını söylemiştim." dediğimde "Seninkeyken pişman olacağımı sanmıyorum. "diye mırıldandı.
"Ne dedin duyamadım?" dediğimde "Hiiç, evet güzelmiş gerçekten." dedi.
Sabırsızlanarak asıl mekanı göstermek için yine kolunu çektim.
" Şimdi gözünü kapat ve dilini koru. Çünkü birazdan göreceklerin için küçük dilini yutabilirsin."
Merdivenlerin önüne gelince "Dikkat et merdiven var önünde ." diye uyardım. Basamağa basınca düşecek gibi oldu. Gülmemi bastırıp iki elinden tuttum ve onu yavaşça yukarı çıkardım.
Gözlerini kendi ellerimle kapadım -bu çok zordu çünkü boyu sırık gibi- üçe kadar sayıp açtım. Yüz ifadesi odayı keşfettikçe değişiyordu.
"İlya inanamıyorum sana burası harika bir yer. " Gözlerini iyice odada gezdirip ağaç dalı görünümlü raflara yürüdü.
Onu tatmin ettiğim için rahatladım. Arkasından gittim.
"Gerçekten beğendin mi?"
"Şaka mı yapıyorsun. Burası muhteşem."
Evet bazı odun kazma zevk yoksunu bu harikayı keşfedemeyen insanın aksine burayı beğenmişti.
Daha sonra gelip kitap okumayı kararlaştırıp şimdi aşağı indik.
Ben yine cam kenarına geçmek istedim. Gözen'le mor koltukların olduğu cam kenarına geçtik. İkimiz de kahvaltı yapmıştık. Bu yüzden birer portakal suyu söyledik.
Gözen anlamadığım şekilde gerçekten çok sevecendi ve bir dost gibi davranıyordu. Bazen bana çok dikkatli bakıyordu.
O zamanlarda hep bir konuyu açıp ortamı dağıtıyorum. Çünkü birinin bana bakışları beni çok rahatsız ediyor.Yaklaşık bir saat falan oturduk. Gözen gerçekten çok komik bir çocuk. Oysa ki dıştan çok soğuk duruyor. Baran'la Deniz konusunu açtım.
"Baran işi ne oldu?"
"Ooo kızım sen bana hiç güvenmemişsin. Hallettim tabi ki de."
Aslında biliyordum hallolduğunu.
Deniz, Baran' ın mesaj attığını söylemişti.
Ama bir mesaj yetmezdi. Şimdi düşündüm de bunların grubu hepten çekingen. Baran, Gözen, Tuna , Eray... Bu saydıklarım
okulun ponpon kız grubu. Bir tanesi bile sevdiğine açılmadı.
Bir gün bunlara 'Seviyorsan git konuş' tabirini anlatmalıydım."İlya! Konuşsana uçtun gittin yine. " derken elini havada yüzüme doğru sallıyordu.
"Ha evet. İyi ama yetmez. Baran çok utangaç bir çocuk. Onları baş başa bırakacak bir plan bulmalıyız."
Düşündüm de ben bu sıralar çok fazla plan kuruyorum. Neyse.
"Aslında benim aklıma bir fikir geldi." dedi heyecanla. "Ben eve çağırayım sizi. Sonra senle ben bir bahane bulur çıkarız. Komşumuz Ayşe ablaya da yemekleri yaptırırım. Baş başa bir yemek yerler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
HumorMinibüsün camına başımı yasladım. Müziğin sesini açıp şoförün açtığı arabesk şarkıyı bastırmak için özel çaba harcıyordum. Maalesef ki başarılı olduğum pek söylenemezdi. Başımı cama tekrar çevirip dışarıyı izlemeye koyuldum. Nereden bilecektim bu iz...