Aha şimdi damarıma dokundu.
Ellerimi sıkıp bacağına bir tekme geçirdim.
-Aptal!
-Tamam sakin ol şampiyon. Sen ne deli çıktın ya. Sinirlenince daha tatlı oluyorsun.
Yok. Bu çocuk gerçekten dayak istiyordu. Ama bir daha vuramam. Garsonken pek belli olmuyordu ama şimdi kısa kollu giyinmişti. Kaslı maslı bişey bu. Dayak yerim soora. Yemiyo yani. Sadece kaşlarımı çatmakla yetindim.
-Tamam pardon. Hadi içeri geçelim deyip bana yol verdi.
Kapıdan girdim. Çok şirin bir kafeydi. Koltuklar mordu ve her yerde küçük sarı aksesuarlar ve raflarda dans eden balerin bibloları vardı. Sonra merdivenlerin yanındaki tabelayı gördüm. Kütüphane yazıyordu ve yukarı bakan bir ok işareti vardı. Egoistimize dönüp
-Adın ne? dedim.
-Veteriner söylemedi mi? diye imalı bakışlarını yolladı.
-İyi tamam sen bilirsin söyleme.
-Adım Buğra. Çok yakışıklıyım. 1.83 boyum var.Çok yakışıklıyım. Psikoloji okuyorum. Çok yakışıklıy..
-Ay tamam anladık çok yakışıklısın.
-Demek sen de kabul ediyorsun?
Bu çocukla konuşulmuyordu. Konuyu değiştirip sordum.
-Yukarı çıkabilir miyiz? Çok merak ettim.
Omzunu silkip "Olur" dedi. Sonra "Hiç üst katına çıkmamıştım" diye ekledi.
Ben merdivenleri çıkarken peşimden geldi.
Şu an şoktayım. Ben böyle bir kütüphane ömrüm hayatım boyunca ne gördüm ne de duydum. Gerçi duydum kısmı yalan olur. Okuduğum kitaplarda böyle şeyler vardı. Hayranlıkla odayı süzdüm. Geniş ve ferahtı. Camlar boydandı ve denize bakıyordu. Raflar duvara sabitliydi ve ağacın dalları gibi duruyorlardı. Tabiki hepsi böyle değildi. Sadece renkli birkaç kitap için böyle yapmışlardı. Camların iki yanında gömme raflar vardı ve kitaplar buralara özenle dizilmişti. Odanın ortasında belli aralıklarla tavandan sarkan salıncaklar vardı. Bu salıncaklar cam küre şeklindeydi ve oturma yerinde mor minderler vardı. İsterseniz içine girebilirdiniz isterseniz bacaklarınızı sarkıtıp okuyabilirdiniz. Ve daha bir sürü güzel şey vardı.
Buraya yalnız olduğum zamanlar mutlaka gelmeliydim.
Sağıma döndüğümde benim kadar şaşkın biri gördüm. Buğra.
-Ya deli sayende daha neler görcez bakalım
diyerek şaşkın bakışlarını destekledi.Ona bilmiş bilmiş dudaklarımı büzdüm. Sonra planı anlatması için aşağı indik.
Ben cam kenarındaki masalardan birine oturunca karşıma geçti. Şu an ciddi bir şey konusacaktık -yani en azından benim için önemli - saçlarımı tepeden toplayarak at kuyruğu yaptım. işte şimdi başlayabilirdik.
- Ee hadi planı anlat?
- Önce bir şartım var.
Ben sadede gelmek için geçiştirdim ve tamam kabul işareti verdim.
-Ne olduğunu bilmeden kabul mü ediyorsun? Tamam. Bir ay benim yerime garsonluk yapacaksın. Maaş da yarı yarı.
Söylediği şey karşısında ağzım bir karış açık kaldı. Sonra sinek girebileceğini düşünüp elimle çenemi yukarı kaldırdım.
-Ama benim okuluuuumm vaaarrr dedim yalvararak.
-Onu kabul etmeden düşünecektin prenses. Yine de çok vicdanlı biriyim dua et okuldan sonra beşte restorantta ol. Bi de hafta sonları çalışırsın. Ben de bu arada seni teftiş edeceğim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
HumorMinibüsün camına başımı yasladım. Müziğin sesini açıp şoförün açtığı arabesk şarkıyı bastırmak için özel çaba harcıyordum. Maalesef ki başarılı olduğum pek söylenemezdi. Başımı cama tekrar çevirip dışarıyı izlemeye koyuldum. Nereden bilecektim bu iz...