Beni bu hastane köşelerinde yalnız bırakan herkes ölmeli. Yalnızlıktan nefret ederim. Hele ki hastanede oluyorsa ekstra sıkıntı bonusu da ekleniyordu.
Ben yatakta dönüp dururken içeri doktor girdi. Çok tatlı bir adama benziyor."Ne zaman çıkarım buradan? Ben çok sıkıldım. Yan odalarda yaşıtım var mı acaba? Durumum ciddi mi ölecek miyim? Biliyordum zaten zatürre oldum ben dimi? Ama yok nerede ben de o şans? Ben zatürre olsam bile kimse bana bakmaz ki. Annem niye kendine dikkat etmiyorsun diye söylenir dilinden ölürüm. Babamın zaten eve geldiği yok. Aral ben demiştim deyip duruyor o hiç bakmaz." Hepsini söyledikten sonra tükürüğümü yuttum. Ne yapayım bu özelliğimi annemden almışım. Doktor şaşkın şaşkın bana baktı.
"Kızım asıl nefes alamamaktan öleceksin. Cümleler arasında bir bekle bir yutkun. " kapıdan girdiğinde çok tatlı mı demiştim. Vaz geçtim huysuz yaşlının teki. Bu arada annem niye hiç beni aramıyor ya? İnsan bir mesaj atar bir sorar vardınız mı diye. Nasıl gidiyor der bir. Ben şimdi basit düşünüyorum ama eminim ki o soracak daha çok soru bulur. Geçenlerde bir adamın yolda bana el salladığını söyledim bir hafta gördün mü bir daha o adamı diye söylendi. Adam sadece bana el sallamıyor ki bütün arkadaşlarıma yapıyor. Kısacası sapık. Şimdi düşünüyorum da annem haklı bu konuda.
"Yok amca yok. Ben dayanamıyorum. Her yer beyaz ay bayılacağım. Cidden çok sıkıldım. Amca dedim de sorun yok değil mi doktor amca?" Ay böyle de Türk filmlerinden çıkmış gibi oldu.
"Kızım yan odanda on dört yaşında bir kız çocuğu var. İstersen onun yanına git." El mahkum. Bücür falan ama gideceğiz yani. Burada can sıkıntısından ölmekten iyidir.
"Sağol doktor amcacığım. "Deyip en içten gülümsedim.
"Yalnız, çok kalma orada istirahat etmen lazım. İkide burda ol hemşire yemeğini getirir." dedi gümüş saatine bakarak.
Adam çok orjinal bir tipti ya. Beyaz saçlı biraz şişman gözlükleri gözünün biraz aşağısında bitiyordu.Yan odanın kapısını çalıp içeri girdim.
Ve karşılaştığım manzara beni ne kadar üzse de belli etmedim. Kız lösemi."Merhaba, ben aslında yan odadayım. Canım çok sıkıldı. Seninle tanışalım mı?" kız yüzüme uzaylı görmüş gibi bakıyordu.
"Bu hayır demek galiba, neyse ben çıkayım o zaman?" Gözlerini kırpıştırıp kendine geldi.
"Dur bekle. Gitme lütfen. Benim de canım çok sıkılıyor. Ben sadece biraz şaşırdım." hala bir şeye inanamıyordu.
"Neden şaşırdın?" dedim gülümsemeye çalışarak.
"Bilmem odama ilk defa bu kadar güzel bir kız geliyor. Saçların çok güzel. Benimkiler de seninki gibiydi." o kadar tatlıydı ki... Ağzında bir bant vardı. Lösemi olduğunu anladığım an onun için çok üzüldüm. Gözleri yeşilin koyu tonlarıydı. Ela da olabilir. Burnu küçük ve biçimli, yüzü bembeyaz ve hastalıktan yorgun düşmüş vücudu incecikti. Yüzünün damarları belli oluyordu. Bu aksine ona ayrı bir hava katıyordu.
"Saçların benimki gibi kızıl mıydı?"
"Hayır, sarıydı ama seninki kadar uzun ve sağlıklıydı." bir iç çekti.
"Anladım. Bence hala güzelsin." böyle söylediğimde gözlerinin içi gülmüştü. Ona acımak istemiyordum. Çünkü bana acımaları hoşuma gitmezdi. Elimi eline koyup gülümsedim.
"Adın ne? Benim İlya."
"Ah İlya ismini çok severim. Ben Masal."gülümsedim.
"Ben de Masal ismini severim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
HumorMinibüsün camına başımı yasladım. Müziğin sesini açıp şoförün açtığı arabesk şarkıyı bastırmak için özel çaba harcıyordum. Maalesef ki başarılı olduğum pek söylenemezdi. Başımı cama tekrar çevirip dışarıyı izlemeye koyuldum. Nereden bilecektim bu iz...