İki gündür işe gelip giden Nesrin, Bora'da bir tuhaflık sezmişti. Ona olan ilgisini yitirmiş, yanından geçerken çok acelesi varmış gibi yürüyor, ona doğru yaklaştığında ise yalandan telefonunu kulağına götürüp, önemli bir şey konuşuyormuş gibi ofisine giriyordu. Tamam, birbirlerine olan ilgilerini burada, iş yerinde belli etmemeye sözleşmişlerdi ama şimdiye kadar hiç böyle soğuk davranışlar sergilememişti. Sanki başka bir şey var gibiydi. Başka bir şey... Ne olabilirdi ki? Aklına gelen düşünceler yüzünden, sarsıldı birden. Hayatında başka birisi olmasın sakın!
Tam o sırada Bora çıktı kapıdan sarışın bir bayanla. Bak bak... Şu yeni yetme stajyer kıza bakar mısınız? Elindeki dosyayı Bora'ya gösterirken nasıl da gülücükler saçıp, sarı saçlarını ondan tarafa savurup duruyor iki de bir. "Sarı şırfıntı!" dedi dişlerinin arasından yavaşça tükürür gibi. Bora ona doğru gülümseyecekti ki Nesrin'in bakışını fark etti gözucuyla. Eliyle kıza 'tamam tamam' şeklinde bir ifade yaptıktan sonra, tekrar ofisine dönmüştü. Ama sanki onu gönderirken de 'Birsucuğum' mu demişti yoksa? Belki de ona öyle gelmişti. Demek ki bu sarı şırfıntının adı Birsu. 'Kimmiş bakalım bu Birsu Hanım, bir araştırayım' deyip işine odaklanmaya çalışırken, Bora'nın bu davranışlarına hâlâ bir anlam veremiyordu. Onu kıracak bir şey mi yapmıştı? Ama böyle bir şey hatırlamıyordu. Yok, böyle olmayacaktı. Kalktı masasından, doğru gitti ofisine.
"Günaydın Bora Bey, bakıyorum iki gündür bir tuhafsın da..." dedi kinayeli bir şekilde. "Tuhaf?" diyerek, soru şeklinde tek bir kelime ile cevap verirken, gözlerini kaçırıyordu Bora. Bu işi çözmeliydi... Hemen. 'Günaydın Bora Bey' derken, sesindeki kinaye çok rahat seziliyordu. İlişkileri başlayalı beri, şimdiye kadar ona 'bey' diye hiç hitap etmemişti. Şaka yollu gülümsemeye çalıştı Bora. "Ne oldu? Bir anda 'bey' olduk bakıyorum Nesrin Hanım?" dedi gülerek. Nesrin onu dinlemiyordu bile. "Bora... Kim o kız?" diye tısladı.
"Hangi kız?"
Al işte... Erkeklerin kuyrukları sıkıştıklarında kullandıkları anlamsız cümlelerden biri daha. Nesrin'in ısrarlı bakışları karşısında şaşıran Bora, onun kimden bahsettiğini hatırlayınca, kahkahayı koyuvermişti. "Haa, sen şu bizim stajyer kız Birsu'yu diyorsun. Bir projesini gösteriyordu da. Ne oldu ki?" dediğinde, dolgun göğüslerini iki yana salladı Nesrin. "Aman aman! Başka bir yerlerini göstermesin de." deyince, sesini alçalttı Bora. Azarlar gibi çıkıyordu sesi. "Kabalaşıyorsun ama Nesrin."
"Öyle mi? Tamam o zaman. Seni çıtırınla rahat bırakırım çok istiyorsan." dediğinde, Bora omuzuna dokunup, onun sakinleşmesini sağlamak istedi ama birden silkindi. Dokunulmasını istemediğini, vücut diliyle anlatmıştı. Yan masalardan ilgi artınca, ona doğru eğilen Bora, "Sakinleştiğin zaman bunu tekrar görüşelim." dedi kulağına hafifçe.
Bora'nın, aralarındaki bu ilişkiyi bitirmek istediğini, onun gözlerine baktığında anlamıştı. Kadınların bu anlayış biçimi, sanki onlara has Allah vergisiydi. Onlar, çıktıkları erkeklerin gözlerinin içine baktıklarında, artık ayrılma zamanının geldiğini, erkeğin kendinden soğuduğunu, bakışlarından şıp diye anlarlardı. Sonra da hiç uzatmadan bu ilişkiyi bitirirlerdi... Anında. Kadınların yapısı buydu. Kısa bir depresyondan sonra da saçını, kıyafetlerini değiştitip, kendilerine yeni bir imaj yaratıp, hemen başka aşklara yelken açarlardı. Ya erkekler? Kadın ne kadar 'seni istemiyorum, artık sevmiyorum' dese de günlerce salya sümük ağlayıp peşinde koşarlar, 'bana bir şans daha ver, ne olur' gibi yalvarma moduna girerek mesaj atar, kendilerini iyice küçük düşürürlerdi. Ama arkadaş çevresinde, 'çok iyi oldu ya, ben de zaten ayrılmak istiyordum, oh kurtuldum' gibi kendini avutacak sözler söyleseler de kazın ayağı hiç de öyle değildi. İçi içini yiyip bitirirlerdi kendi kendilerini. Gurur yaparlardı. Arkadaş, niye anlamıyorsun? Kadın artık seni istemiyor, bunu zorlamanın bir mantığı var mı? Tamam, bir şekilde ikna ettin de ne olacak? 'İstemiyorum, artık senden hoşlanmıyorum' diyen biriyle hâlâ nasıl birlikte olacaksın be ahmak? Onu hâlâ 'sevgilim' diye nasıl yanında gezdireceksin?
Demek ki Bora efendi, kendisine çıtır bir sevgili bulmuştu ha! Olsun bakalım. Bu birliktelik de buraya kadarmış. Canı sağ olsun. Zaten başlaması bile hataydı. Boş bir zamanına denk gelmiş, Nezih'le kavgalarının olduğu bir zamanda kaptırmıştı kendini. Yürümeyeceği belliydi zaten bu ilişkinin. Genç bir erkekti Bora. Demek ki sıkılmıştı. Varsın gitsin yoluna Cehenneme kadar yolu var. Bu düşüncelerle, işten erken çıktı Nesrin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANGÜLÜ NESRİN
RomanceKadınların en ama en tehlikeli oldukları yaş dönemi budur. Gerçi kadınlar her yaş döneminde tehlikelidirler ama otuzlu yaşlar daha başkadır. İşte bu dönemlerde kadınlardan korkulur. Hele hayattan aradıklarını bulamadılarsa. Bu dönemin kilit yaşı, ot...