7. Akıl ve Kalp

26 15 25
                                    

Meğer ne çok yanarmış canı insanın, baktığı yerde göremeyince görmek istediğini.

Cemal Süreya

****

Çok şaşırdım bu saate ikisi bir ne söyleyeceğimi bilemedim her şeyi geçtim gözlerim kenetlendi onun gözlerini. Sorarcasına bakıyordum esasında güzel gözleri vardı simsiyah o yanık esmer teninden bile daha siyah.

Bir an kendime kızdım neler düşünüyordum böyle ama gördüğüm zaman alamıyordum gözlerimi gözlerinden.

"Hayatım bu yakışıklıyı da içeri alsana" Dedi. O an fark ettim ki Efsun zaten içeriye girmişti bile.

O an ağzımdan çıkan tek kelime "Ne işin var burda" oldu ama o hiç umursamadan içeriye girdi.

"Annen evdemi?" diye sorduğunda şoka girmiştim resmen. Arkasından bakka kaldım çok rahat bir tavırla içeriye geçti.

"Evet" diyebildim sadece kapıyı kapatıp arkalarından bende geçtim içeriye. Çok rahatı anlamıyordum hiç tanımadığım bir insan bir anda hayatımın orta merkezine bomba gibi düşüyordu.

Ve her an her yerde karşımda özel hayatımdaydı çok sordum kendime neden niye diye ama çözemiyordum.

Resmen hayat benle dalga geçiyordu. Salonun giriş kapısının önünde dikilmiş öyle gözlerine bakıyordum adı gibi ATEŞTİ öyle bakıyordu ki yerle yeksan edeceğim seni der gibiydi.

Korkuyordum ama kendimi ona bakmaktan da alamıyordum.

Her zaman ki gibi gene sessizliğimizi bölen Efsun oldu.

"Bu yakışıklıyı aşağı kapıda arabasının önünde durmuş buraya bakarken yakaladım" dedi.

Şaşırmadık tabi ki hayır alıştı iyice.

"Sormayacağım çünkü kesin iyiliğimi düşünmüştür" dedim.

Delice gözlerimin içine bakarken eriyordum resmen ama asla taviz vermedim evet tekinsiz bir şey vardı bu adamda.

"Aferin öğreniyorsun" dedi. Resmen ukala.

Tam ağzımı açmış bir şeyler söyleyecektim ki annem geldi.

"Azze misafirlerimiz gelecekti madem neden söylemedin kızım" dedi annem bir an ne diyeceğimi bilemedim.

O sırada ateş ayağa kalktı.
"Merhaba efendim ben Ateş kızınızın okuldan arkadaşım" dedi.
O kadar rahat ama sevecen tavırla anneme yaklaşıyordu ki görmeniz lazım o sert tavrının altında resmen şarlatan çıktı.

"Aa öylemi oğlum hoş geldin" dedi annem. Bir an sadece kısa çaplı şoka girdim hiç konuşmayan ketum adam resmen sevecen tarzıyla annemi kandırmıştı.

O sırada Efsun. "Kızım bu adam abayı sana yakmış" dedi.

Bakışlarımı bir an Efsuna çevirdim sırıtıyordu. Öyle bir bakış attım ki dudaklarını birbirine bastırıyordu gülmemek için. Elini dudaklarına götürüp fermuar işareti yaptı hemen.

"Hadi çocuklar geldiniz madem kahvaltıya geçelim soğutmadan" dedi. Annemin iması alınmıştı. mutfağa geçtiğimizde sofraya geçtik çayları doldurdum ve iki servis tabağı çıkarıp Ateş ve Efsunun önünde koydum.

En son bende oturdum sofraya. "Ee oğlum nerelisin kimlerdensin" diye sordu annem.

"Ben İstanbulluyum efendim ailem ben küçükken vefat etmiş trafik kazasında" dedi Ateş.

O an gözleri hazırda bekliyormuş gibi bir birine kenetlendi, gözlerinde ki acıyı görmüştüm. Çok derinlerdeydi yaşanmışlıklar, bir an o gözleri kabuslar da gördüğüm adam sandım hayır hayır oydu.

Ama çok güzel gözleri vardı her daim koştuğum seslendiğim ama ulaşamadığımdı.

"Kusura bakma oğlum yaranı tazeledim" dedi annem üzgün gözlerle bakıyordu.

"Önemli değil efendim çok iyi bir aileye sahiptim 8 yaşındaydım kaybettiğimde ailemi, bir erkek kardeşim var Araz başkada kimsem yok" dedi Ateş.

Annemin gözleri dolmuştu kıyamadığı ve sorduğuna pişman olduğu belliydi. O sırada Efsun "Ayşe sultan var artık Ateş hepimizin annesi senin de annen olur" dedi çoçuksu bir edayla .

"Tabi yavrum her zaman gel evi biliyorsun" dedi annem babacan bir tavırla eliyle Ateşin kolunu sıvazladı. O sırada Ateşe baktığımda uzaklara gözlerinin daldığını gördüm.

"Şey affedersiniz bir lavaboyu kullanabilir miyim?" dedi Ateş. Bana bakar gözlerle.

"Koridorun sonundaki kapı" dedim. Öyle ayakta dikilmiş gözlerime bakıyordu.

"Gösterir misin Azze lütfen" dedi bariton sesiyle. Anneme baktığımda gözüyle onay vermişti. Bende sandalyemi geri itip ayaklandım. Yürümeye başladığımda arkamdan ayak seslerini duyabiliyordum. Kapıya geldiğimde durdum. Ensemde bir nefes hissetim varlığı tam arkamdaydı.

Korkuyordum dönmeye cesaretim yoktu bu kadar yakından gözlerine bakmaya.

"Geldik burası ben gideyim" diyebildim sadece. Ona bakmadan tam gidecektim ki büyük iri elleriyle bileğimi kavradı ve kendine doğru çekti.

"Kokun" dedi. Başka bir şey söylemedi sadece gözlerimin içine baktı. Neden böyle yapıyordu, kimdi, neden hayatıma dahil olmaya çalışıyordu, acaba ben mi çok abartıyordum bilmiyorum ama bir şey vardı..

"Şey ben gitsem iyi olacak" diyebildim sadece. Tekrar kendine çekti bu sefer burnu tam burnuma değdi adeta kuş gibi titriyordum dev vücudunun yanında küçücük kalıyordum.

"Hazırlan geldiğim de izin isteyip kalkacağız ve sen benimle geleceksin" dedi.

Ne sanıyordu bu adam kendini emri vakiler evime gelmeler.

"Bana bak ben senin kölen değilim bana emir veremesin lavobodan çıktığında bir bahane bulup defol-" cümlemi tamamlayamadan ellerini dudaklarıma bastırdı saçlarımı okşadı.

"Körmüsün Azze" dedi. Saçlarımı okşarken ve bir anda sıkıca sarıldı. Off nasıl bir durumun içine düşmüştük böyle anlamıyordum.

Yanıyordum kor kor vücudumda bir sıcaklık hissetim kalbim delice çarpıyordu ve ben hala bir tepki vermemiştim ona karşı. Bir anda geri çekildi kızmıştı sanırım derin derin baktı bir şeyler söylememi veya her zaman yaptığım şeyi yapıp bağırıp çağırmamı.

Ama konuşmayı unutmuş gibi bakıyordum sadece ve kaşlarını çattı bir an o an fark ettim kızınca da ayrı bir tatlı oluyordu.

"Git buradan" diyebildim sadece son kez baktı ve gitti.

Bir boşlukta hissetim o an kokusu kalmıştı arkasından fırtına gibiydi ve kapılmaktan çok korkuyordum bilmediğim denizlerde..

AZZE "BİR DELİNİN RÜYASİ"      #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin