Düşünmek en büyük silahım iken zamanla yarışım tam bir muammaydı. Nasıl bir savaşın içindiysem gün ve gün zihnim eriyordu. Birer birer silüet gibiydi insanların yüzü. Bazen yalnız başıma otururken masada etrafım çok kalabalıktı aslında. Birer bire mahkeme kuruyorduk hepsiyle. Çap canlı karşımda ama ruhu çekilmiş kansız insanlar. Dalgasını geçiyordu hayat. Ben ise karanlıkta ve aydınlıkta sırt çantama yükle taşı doldurmuş yürüyordum. Bazen günde dört mevsim gibiydim. Bazen fırtınalı bir sert bir kış bazen de baharlar açmış gezen bir kelebek. Yaz kadar sıcak kavruluyor bazen de yaprakları sararıp ölmüş bir yaprak gibi savruluyordum. Böyleydim işte herkesin acıyan uzak durduğu korktuğu bir insandım. Çok haklılardı ben ateşin ta kendisiydim çekinmeden kendini yakan yaraları herkesi harcardı.
🌙
Artık ne okul ne hayat her şeyi boş vermiştim. Karanlıkta gezer aydınlıkta saklanırdım. Kabuslarım artmış herkes den uzaklaşmıştım. Arada Efsun ve Bela gelir hayata geri döndürmeye çalışır veya benim evimde içinde dahil olmadığım film gecesi yaparlardı. Her şey ve herkes gidebilir artık hiç bir önemi yoktu benim için. Annem bile isterse herkes gidebilir.
Akşam yemeğine çağırmıştı annem bir şeyler atıştırıp odama geri döndün.
Bela arıyordu açtım telefonu açmasam çıkıp gelecekti buraya.
''Nasılsın Azze'' dedi.
''İyiyim bebeğim sen'' dedim.
''Şimdi beni iyi dinle yarım saatin var hazırlan seni alıp bir yere gideceğiz itiraz kabul etmiyorum gelmezsen bir hafta başında bela olurum.'' dedi ve telefonu şak suratıma kapattı. Dumura uğramıştım. Kapanan telefona ağzım açık donuk bir şekilde baktım ve deli gerçekten başıma bela olurdu başka çarem yoktu. En azından annem biraz mutlu olurdu. Hazırlanmaya başladım.
Siyah bir kot siyah bir t-shirt giymiştim makyaj masasına oturdum ve aynada kendime baktım. Soluk tenim uzun kahverengi biraz siyaha çalan saçlarım gözlerimin altı içimden de kara. Düşüncelerimle boğuşurken odamın kapısı şak diye açıldı.
Bela adete su perisi gibi giyinmiş su yeşili saten elbisenin içinde muhteşem gözüküyordu. Hayran olmamak elde değildi.
''Bu ne hal Azze eğlenmeye gideceğiz cenazeye değil'' dedi.
''Nereye gittiğimiz umurumda değil sırf başıma bela olmaya diye geliyorum'' dedim sert sesimle. Ama umursamaz tavrıyla aynada arkama geçti ve kollarıyla bana sımsıkı kız kardeş edasıyla sarıldı.
''Yapma bunu kendine'' dedi.
''Bir şey yaptığım yok Bela beni rahat bırakın artık ben mutluyum kendi kabuğumda sizler benim dostumsunuz ama yapmayın'' dedim ayağa kalkıp sert tavrımla ona dönerek. Asla pes etmiyordu.
''Azze bugün kendin için değilse Annen için çık bu evden'' dedi. Büyük bir ciddiyetle ve adete yavru kedi gibide. Beni bırakmayacağını biliyordum. Sen iflah olmazsın der gibi kafamı sağa sola salladım. Küçük çocuk gibi ellerini birbirine çarptı.
''Nereye gidiyoruz'' dedim.
''Yıl sonu balosu Azze herkes aşağı arabada bizi bekliyor abim Efsun ve onun erkek arkadaşı'' dedi.
Dolaba doğru yürüdüm ama aklım başka yerdeydi hangi deli gitmediği mezun olamadığı okulun balosuna giderdi.
Bela benden önce dolabı açtı beni kenara ittirdi adeta şaşkınca ona bakakaldım deliydi bu kız.
Ellerini biraz elbiselerin üzerinde gezdirdi aydınlanma yaşar gibi bu diye bağırarak bana döndü.
Elinde kırmızı bir elbise saten ip askılı uzun ve derin bir yırtmaca sahip güzel bir elbiseydi ama inanın bu elbiseyi benim almadığıma yemin edebilirim hala nerden geldiğini düşünürken. Bela beni çekiştirerek bunu giy dedi. Pis pis sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZZE "BİR DELİNİN RÜYASİ" #ilmelistan
Teen FictionBen Azze karanlıktan gelen bir haysiyetim. Duygularıma kelepçe vurdum kalbimin en derin hücra köşesine de haps ettiğim sevgim. Bir zamanlar zihninin duvarlarına haps olmuş küçük kız. Aklının ona çevirdiği oyunları ve iki dünyanın arasında sıkıştığı...