15. Karmakarışık

22 13 26
                                    


Birbirlerini öldürecek gibi bakıyorlardı. Koray'ın yüzü morluklar içinde ve Ateşin bir o kadar pürüzsüz yüzü sanat eseri gibiydi adeta. Ona çok kızgındım bir o kadarda Koraya mahcup.

Efsunla birbirimiz baktım ellerini yana doğru sarkıtı ben bilmem der gibi.

Ayağa kalktım ve Koraylara doğru yürümeye başladım. Bella beni görünce sımsıcak gülümsedi birbirimize doğru yürüyüp sıkıca sarıldım.

''Nasılsın Bella'' dedim.

''İyiyim sen nasılsın'' dedi.

İyiyim der gibi başımı salladım ve koraya döndüm hala sağdan durmuş buraya bakan ateşle birbirlerini öldürecek gibi bakıyorlardı.

Bana döndü ve ''Nasılsın güzelim'' dedi.  Mahcup bir edayla sarıldım ve ''Özür dilerim Koray'' dedim. Ne sen delisin der gibi baktı ve sıkıca sarıldı. Sanki bunu bilerek yapmış gibiydi ateşi kızdırmak için. 

''Buraya geçiş yaptık'' dedi Bella gerginliği değiştirmek için.

''Sevindim haydi gelin sizi efsunla tanıştırayım'' dedim. Ateşe hiç bakmadan yanına geçip kampüsün kantinine oturduk. Onlar efsunla sohbet edip tanışırlarken ateşi izledim. Büyük bir öfkeyle içeri girdi. Gözden kayboldu ne yani sinirlenmeye hiç hakkı yoktu. Korkağın tekiydi onca şeye rağmen on ait olmuştum teslim olmuştum kazanan kaybeden hiç umurumda değildi. Sadece ona ait olmak istemiştim ama o ne yaptı bir kere aramadı bile. Ne bekliyordu boynuna atlamamı mı. Saçma ben Azzeydim her şeye rağmen acıyı iliklerimizde bile hissetsem dayanamam dediğim her şeye dayanan ben ona tamahmış edecektim. 

''Eee Azze neler yapıyorsun görüşemedik'' dedi Koray.

''Bildiğin gibi sürünüyorum dev'' dedim.

O çapkın edasıyla sırıtıp sen iflah olmazsın der gibi baktı. 

''Bela bugün bizde kal efsunda gelir kızlar gecesi yaparız ne dersin güzelim'' dedim.

Çocuk gibi el çırpıp heyecanla hemen olur diye nidalar attı. 

''Benden izin almadın küçük hanım'' dedi Koray kardeşine. Belada yalvaran küçük bir kedi gibi.

''Ağabeyciğim n'olur söz bir daha üzmeyeceğim seni'' diye yalvarmaya başladı.

Ciddi olamazsın der gibi baktım. ''Tamam ama bende gelme şartıyla'' dedi. 

Kahvemden yudumladım sıra cevabını duyunca kahveyi püskürtüm. Ne dedim.

''Saçmalama koca dev kızlar gecesi bu'' dedim. Omuz silkti.

''Bende geleceğim annenle tanışacağım sonra giderim kardeşimin nasıl bir yere gittiğini bilmem lazım azze inan senlik bir şey değil.'' dedi tek seferde kırgın bakış attım anlıyordum. Tamam der gibi başımı salladım. Çıkışta görüşürüz dedim herkesle vedalaştıktan sonra. Sınıfıma gittim etrafıma hiç bakmadan her zamanki yerime oturdum. Ateşi görememiştim. Ne inkar edeyim aklımdaydı aba basende değildi. Hayat ne acımasızdı dimi varlı ve yokluğu bir adam Sanrı gibiydi yok yok tam bir Sanrıydı.

Zamanda nasıl geçer bilinmez ama sanki akrep ve yelkovan arasında sıkışmış gibi ilerliyordum. Ne ilerim vardı ne gerim. İki zaman diliminin ortasına sıkışmış Azze. Sadece ilerleyen zamanı gören geçmişini bile bilemeyen Azze. Senmisin bana satırlar arasında firar eden gevezelik. Ah bazen aptal olmak lazım ama olamıyordum inanmak istiyordum beceremiyordum.

Ne yaşamayı nede zamanda durmayı becerebildim. Düşüncelerimde kayıp giden zamanı takip ederken. Öğle arasına geldiğimi bile fark etmemişim kaç ders kaç zil çaldı haberim bile olmadı.

Ateş görünürlerde yoktu. Sınıftan çıktığım sırada Karşıdan gelen Ateşi gördüm yanında esmer siyah saçlı bir kız vardı gülüşerek geliyorlardı. Bana baktı direkt ateş ve kız onun neye daldığını anlamadan ona döndü ve eliyle yüzünü kendine çevirdi bir şeyler fısıldadı ama anlamadım. Donmuş şekilde onlara bakarken dikkat çekmemek adına emin ve dik adımlarla yanlarına doğru yürüdüğümde onlarda bana geliyordu. Yan yana geçtiğimiz sırada o külden kokusu mest etmişti beni. Direndim asla arkama bakmadım tanıdık ve bir o kadar yabancı. Kayıp bir şeyler vardı aramızda ama neydi çözemiyordum. Ziyadesiyle mahvolmuş bir hal içindeydim.

Daha fazla katlanamayacaktım bu sene okula. Bir anda okulun bahçesine çıktım çok kalabalıktı ama ben yalnızdım bir silüet gibi gelip geçiyordu insan yanımdan.

Derin bir nefes aldım. İçimde tuttum nefesi. Bırakırsam sanki her şey kaybolacak gibiydi.

Bir ses fısıldadı.

''Nefes al'' dedi. Korkak ama emreder gibi. Yaşatırken öldürür gibi.

O fısıltıyı duyana kadar nefesimi tuttuğumu bile unutmuştum. Nefesimi bıraktım ve tekrar nefes almaya başladım. Gözlerimi araladığımda yeşil gözlü devle karşılaştım. Kolumu sımsıkı tutmuş gözlerimin içine bakıyordu. 

''Hadi gidelim'' dedi. Uslu bir kız çocuğu gibi takip ettim. İtiraz edemedim. 

Arabasına bindik ve hiç konuşmadan gittik. 

Bir sahil kenarına çekti arabayı indik bir banka oturduk. Dalgaların sessi tuzun ve denizin mayhoş kokusu. Gözlerimi kapattım ve sessizliğe bağlandım hissetim acıyı kalbimde göğüs kafesimde ruhumda ve bedenimin en derin köşelerinde. 

O an anladım ki Koray bana nefes vermişti. Nefeslenmem için bana önü açık denizler sunmuştu gözlerimi araladım ve başımı ona çevirdim. Maviyle ve yeşille karşılaştım. Korkutucu dev bana nefes hediye etmişti. 

''Sarılmak ister misin'' diye sordu. Ve hiç düşünmeden ona sımsıkı sarıldım. 

Ben hala dolaşıyordum avare. Sezen ablanın dediği gibi ne yaptıysam olmadı olmamıştı. Ve olmayacaktı.


AZZE "BİR DELİNİN RÜYASİ"      #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin