FERFECİR
Öğle yemek arasında okulun çatı katında bir yandan yemek yerken bir yandan da kulaklığımdan gelen o şarkıyla beraber gökyüzünü izliyordum.
'İçinde gökyüzü var
Bazen kapanır, bazen açar
Yağmur, seviyorsan korkma
Islan sonuna kadar
Kalbin gözyaşı var
Bazen durur, bazen akar
Eğer aşıksan, anladıysan
Ağla sonuna kadarBilemezsin önünü sonunu
Göremezsin sağını solunu
Bulamazsın evinin yolunu
Olsun, ne güzel
Aşk var, ne güzel'Gökyüzünün bana verdiği huzur çok başka oluyordu. Sanki o gökyüzüne bakınca annemin yanında hissediyordum kendimi. Şimdi başka şehirlerde başka insanlarla bir arada olsak da o gökyüzüne bakınca sanki yanımda ve bana bakıyor gibi hissediyordum. Çünkü gökyüzünde onun gözlerinin rengi vardı o bir çift mavi göz... Annem 1.58 boylarında, mavi gözlü, bembeyaz süt gibi tenli çok güzel bir kadındı. Keşke benim göz rengim de anneme çekseydi. Ama işte babamdan kahverengi göz almışım. Annemden aldığım gen ten rengiydi. Ellerimizde çok benziyordu mesela.
Bir elin omzuma dokunması sonucu kendimi yeniden bu gerçeklerde dolu olan dünyaya buldum. Bilmiyorum ama sanki bu dünyaya ait değilmişim gibiydim. Daha doğrusu hiç bir yere. Bu his bende ne zaman başladı hiç bilmiyordum. Arkamı döndüğümde en yakın arkadaşım Zehra karşımda duruyordu.
"Ne o yine kaptırmışsın kendini? Ne düşünüyorsun bu kadar anlamıyorum ki!" Dedi. Yanıma geldi. Elimdeki yemekleri uzattım.
"Ne düşüneceğim öyle şarkı dinliyordum ve yemek yiyordum. Sende yer misin? Özel makarnamdan ve eşsiz salatamdan?" Dedim, gülümseyerek.
"Bir kere özel makarna dediğin normal salçalı makarna ama senden güzel yapanı görmedim." Dedi, elimden makarnamı alırken. Sonra salatayı götürdü ağzına. Ama makarnayı özel kılan benim yapmamdı.
"Çünkü yapabildiğim tek yemek." Dedim, sırıtarak. Kafasını salladı. Salatamı gösterdi elleriyle. Ağzı dolu olduğu için ne dediğini anlamakta güçlük çekiyordum. Yutkundu ve sözlerine kaldığı yerden devam etti.
"Ve ve ve bu salatada hiç bir eşsizlik yok. Çok var, her yerde var o salata." Dedi gülerek. Bende bu sözler karşısında güldüm, çünkü haklıydı.
Zehra benim en yakın arkadaşım. İlkokuldan beri arkadaşız ama ilkokulda onlar bizim mahalleden taşındıktan sonra bir daha görüşemedik. Şans eseri aynı liseye denk düştük. Lisede tekrar karşılaşınca birbirimizi tanıyamadık. İkimizde birbirimize yabancı gelmiyorduk ama böyle bir şey olacağını tahmin etmiyorduk. Daha sonradan konuşmaya başlayınca anladık kim olduğumuzu. İlk başlarda araya uzun bir zaman girince tekrardan eskisi gibi olamadık. Ben başka arkadaşlarla o başka arkadaşlarla takılıyorduk. Sonradan öğrendik birbirimize sahip çıkmayı. Yavaş yavaş eskisinden daha iyi olmaya başladık. Biz beraber büyüdük, beraber ağladık ve en önemlisi birbirimizle güldük. Arada kıskançlık olmadan sevmeyi öğrendik. Daha sonra birlikte çalışıp tek bir tercih yaparak ki eğer birimize çıksaydı gitmeyecektik ve böylelikle ikimizde kazandık ve buraya geldik. Zehra benim için çok önemliydi. Belki bir kardeşim yoktu ama o vardı. Üvey kardeşlerimi saymazsak tek kardeşim diyebilirim. Zehra 1.64 boyunda, bir yanağında kocaman gamzesi olan, buğday tenli, gözlüklü çok ama çok tatlı bir kızdı. Tam 7 yıldır beraberdik. Aile olmuştuk çoktan.
Biz çatı katında böyle yemek yerken burada üniversitede tanıştığımız arkadaşımız Beril de bize katıldı. Hem yemeklerime laf ediyorlar hemde iştahlı bir şekilde yiyorlardı. Ders saatinin geldiğini görünce hemen toparlanıp aşağıya derse indik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP İZİ
Romance"O zaman niye bana hep bir mesafen vardı?" Dedim. "Seni kendimden korumak için." Dedi. Bende ellerimi yüzüne koydum. Saçlarında gezindirdim parmaklarımı. "Benden kendini uzak tutarak beni daha çok yıprattığının farkında değil misin?" Dedim. Kulağım...