ANLAŞMA
"Gökçe. Gökçe hadi uyan güzelim geldik!" Sesleri sanki beynimde zonkluyordu. Gözlerimi araladım. Güzelim falan demişti ama o kadar sert söylemişti ki beynim yanıyordu. Tek gözümü açıp çatık kaşlarla Kerem'e baktığımda onunda kaşlarının çatık olduğunu gördüm. Güzelim mi dedi o bana?
"Ne eşya gibi seni taşımak istedim ne de eşya gibi burda bırakmak." Dedi. Sesinin ciddiyeti ve soğukluğu kalbimi acıtıyordu. İstanbul'a ilk geldiğimizde söylediklerimi söylüyordu. Unutmamıştı. İyi bari aferin sana akıllı çocuk. Hiç bir şey demeden kapıyı açıp indim. Arkamdan Kerem de geliyordu. Şifreli kapıyı da açtıktan sonra odama adım adım daha da yaklaşmıştım. Kerem'in yüzüne bile bakmadan odama geçecektim ki hiç bir şey yaşamamış gibi davranacağıma kendime söz verdiğim aklıma geldi.
"Sağol bugün için. İyi geceler." Dedim ve gülümsedim. Kafasını sallamakla yetindi. Odama girip yatağıma attım kendimi. Uykum kaçmıştı. Kalkıp babamın resmi çıkardım. Bir kez öptüm ve resmi alıp yatağıma geçtim. Gözlerimi kapattım ve hayal kurdum.
Babam da bugün yemekte vardı. Annem, babam, ben, Kerem ve en önemlisi Aylin. Hep beraber oturup yemek yiyorduk. Bugün Erhan abinin, annemin elinden tuttuğundan daha güzel tutuyordu annemin ellerini. Kerem niye vardı ki yanımızda? E olsun peki madem, o da olsun. Babam 'güzel kızım' diyerek beni öpüyordu. Kerem'e oğlum diyordu. Aylin'i omzuna koymuştu. Kahkahalar eşliğinde güzelce sohbet edip yemek yiyorduk. Erhan abi, Tolga, Erva kimse yoktu. Sadece annemle babam vardı. E tabi benim saçlarım açıktı. Saçlarımın her bir zerresini kokluyor, öpücük konduruyordu babam.
Gözlerimi açtığımda bu hayalin ne kadar uzak olduğunu çok daha iyi anlamıştım. Ben bazen zorlandığımda veya babamı yanımda istediğinde yapardım bunu. Hayal kurardım, sanki yanımızdaymış gibi. Gözlerim doluyordu ama kendime yasaklamıştım ağlamayı. Daha fazla resmine bakmadım. Ölülerin arkasından resimlerine baktığımızda azap çeker derler. O yüzden resmi kaldıracaktım.
Dolabıma koydum resmi. Tam dolabın kapağını kapatacağım sırada dolaba çarptım kolumu. Kolum acıyordu. Patt diye ses çıkmıştı. Çok acıyordu. Ağlamaya başladım. Gözümden yaşlar sel gibi akmaya başladı. Bir küçücük çarpma yüzünden ağlıyordum. Yere çöktüm. Kolumu tutup daha hızlı ağladım. Durmuyordu. Deli gibi ağlıyordum. Kolumun acısı çoktan geçmişti zaten. Ama yine de kolumu tutup ağlamaya devam ediyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Dişlerimi sıkıyordum. Ağlamak istemiyordum, ağlamamalıydım.
Vazgeçmiştim, ağlayacatım. Ağlamamı durduramıyordum. Teslim olmuştum artık. Sabahtan beri gülmek zorundaydım. Şimdi ağlamak çok güzel hissettiriyordu. Acısını çıkarıyordum herşeyin. Üzerime yapışmış olan hayal kırıklığı bu sel misali gözyaşlarımla akıp gidecekti. Evet buna inanıyordum. Elimle ağzımı kapatıyorum çok ses çıkmasın diye. Ağlamak yeterince zordu evet ama şuan ses çıkmasın diye ağzımı kapata kapata ağlamak çok daha zordu. Çaresiz hissediyordum kendimi.
Gözyaşlarımı silip yatağıma geçtim. Ne kadar silsem de bitmek tükenmek bilmeyen gözyaşlarım tekrardan akıyordu. Sessizce ağlıyordum. Yatağa yatıp yastığı aldım. Ona sarıldım. Dizlerimi kendime çektim. Yastığa sarılıp ağlıyordum. Kendimi hiç bu kadar kimsesiz ve çaresiz hissetmemiştim. Bugünden sonra herşeyin değişeceğine yemin ettim. Daha 2-3 ay önce tanıştığım bir adam yüzünden bu kadar ağlamam imkansızdı. Herşey yeniden başlayacaktı benim için. Yarın güzel bir gün olacaktı ve ben şuan uyumak üzereydim. Yüzümden akan sıcak, tuzlu sular yastığa düşüyordu. Pıt pıt diye çıkan sesler beni sakinleştiriyordu. Sevdiğim bir şarkı çalmıştı ve hemen bitmişti. Kısacıktı. En azından sevdiğim bir şarkı oldu ve güzel olan herşey gibi oda hemencik bitiverdi. Böyle düşündüm ve uyudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP İZİ
Romansa"O zaman niye bana hep bir mesafen vardı?" Dedim. "Seni kendimden korumak için." Dedi. Bende ellerimi yüzüne koydum. Saçlarında gezindirdim parmaklarımı. "Benden kendini uzak tutarak beni daha çok yıprattığının farkında değil misin?" Dedim. Kulağım...