NİKAH
Sonunda arabaya binmiş gidiyorduk. Çok acıkmıştım. Kahvaltı yapmak istememiştim. İyiki de yapmamışım aslında. Orda sabah sabah midem bulanırdı. Çok güzel fotoğraflarımız oldu. Gözlerinin içine baktıkça kayboluyordum. Çok derin anlamları vardı gözlerinin. Ama gözlerine bakınca en çok yorulduğunu anlıyordum. Yorgun baktığı gözleri benim gözlerimle buluştuğunda kalbimin hızlı, sanki yerinden çıkacakmış gibi atması beni her defasında çıldırtmıştı. Ben bu adama çok fazla alıştım. Durmam gerek artık. Bu yakınlaşma iyi sonuçları olmayan bir yakınlaşma. Kendine gel!
"Fotoğraflarımızın hepsini aldım merak etme. Ama düğün için başka fotoğrafçı bulacağım." Dedi Kerem, eliyle direksiyonu kapladığı zaman.
"Niye?" Diye sordum kemerimi taktım.
"Kimse benim karıma bu şekilde davranamaz. Dua etsinler daha fazla bir şey yapmıyorum." Dedi, sinirlendiği her halinden belli olarak. Karım mı? "Acıktın mı?" Dediğinde ise karnımın guruldaması evet anlamında sohbete katıldı resmen. Kerem ufaktan bir kahkaha attı. "Anlaşılan çok acıkmışız." Dedi gülerken.
"Acıktım biraz ya." Dedim utanarak. Biraz mı? Kerem yine gülerek arabayı çalıştırdı. "Kemerini tak!" Dedim nazik bir ses tonuyla. Tamam anlamında kafasını salladı ve araba sürerken bir yandan kemerini taktı. Çoğu kez kemerini takmıyordu. Allah korusun bir kaza olsa... Düşünmek bile istemiyorum.
Nikah için fotoğraf çekiminin olmasını ilk defa duysam da güzel bir gün olmuştu. Çok tuhaftı. İyi biri miydi o? Çözemiyorum onu ama çok hoşuma gitmeye başladı. Benim için böyle olması çok kötüydü.
"Ne yemek istersin?" Dedi yola bakarak.
"Hamburger" dedim hevesle. Aklıma ilk gelen bu olmuştu. Resmen küçük bir çocuğun hamburger diye bağırması gibi söylemiştim. Küçük çocuğun heyecanı gibiydi.
"Hamburger mi? Gökçe iyi misin?" Dediğinde biraz şaşırmıştım. Bu kadar şaşırmasını beklemiyordum ama haklı gibiydi biraz.
"Evet" dedim hala içimdeki çocuğu durduramıyordum.
"Kahvaltı ettin mi sen?" Diye sordu normal ses tonuyla. İyiki de etmemiştim. Şimdi bir güzel yemeğimi yiyecektim.
"Yo etmedim. Sen ettin mi?" Dedim. Hamburger istiyordum.
"O zaman hamburgeri nasıl yiyeceksin sabah sabah ağır gelmesin." Dedi gözlerini açmış. Benim soruma cevap ver önce bir Kerem Aslan! Huyu buydu.
"Yok ya ne ağır gelcek? Ben çok severim hamburger ve midem ne bilecek sabah kahvaltısı olup olmadığını?" Dedim. Kimse hamburger sevgimi sorgulamasın!
"Çok sağlıksız ama sen bilirsin. Gidelim bakalım." Dediğinde bir hızlıca alkış yapmıştım. Kerem bana bakıp bir küçük kahkaha patlattı. Ufak bir kız çocuğunun heyecanı vardı üzerimde. Sanki kendi sağlığına çok dikkat ediyor da gelmiş bana sağlıksız diyor.
Yolda giderken camı izledim. Uzun uzun baktım buradaki her şeye. Parmağımda ki yüzüğe baktım. Sonra da Kerem'e baktım. Herşey güzel gidiyordu şimdiye kadar. Herkese yalan söylemeye devam etmek zorunda olduğumuz aklıma gelince ürkmüştüm. Annemle, Kemal amcaya yalan söylemek hiç bir zaman istemeyeceğim bir şeydi. Onların yüzüne bakmaya nasıl devam edecektim.
"Sorun ne?" Dedi Kerem.
"Bir şey yok." Dedim.
"Gözlerin öyle demiyor ama." Dedi.
"Gözlerim mi?" Dedim. Gözlerime bakınca anlıyor muydu beni? Kalbimi görebiliyor muydu? Gözler kalbin aynasıdır çünkü.
"Dolmuş." Dedi. Gözlerimin dolduğunu anlamayacak kadar dalmıştım. Görüşüm bulanıklaşmıştı ama farkında değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP İZİ
Romance"O zaman niye bana hep bir mesafen vardı?" Dedim. "Seni kendimden korumak için." Dedi. Bende ellerimi yüzüne koydum. Saçlarında gezindirdim parmaklarımı. "Benden kendini uzak tutarak beni daha çok yıprattığının farkında değil misin?" Dedim. Kulağım...