Kavganın sonrasında ve herkes müdürün odasını boyladığında orada bulunan herkese 1 hafta uzaklaştırma cezası uygulanmıştı. Jake babasını arayıp bu işten kurtulmayı denemişti ama malesef babası artık bıktığından oğluna ders vermek için bu seferlik müdüre rüşvet teklif etmemişti. Jeongin ve Felix ise boşuna uzaklaştırma yiyen ikiliydi, kabak yine onların başına patlamıştı.
Bu haberleri duyan Jisung ise üzülmüştü çünkü 1 hafta en yakın arkadaşları olmadan okulda nasıl duracağını bilmiyordu, en azından Minho vardı.
"Acıyor mu?" Hyunjin karşısındaki sarışının yüzüne pansuman uygularken onun canını acıtmamaya dikkat ediyordu. Şu an revirde sadece ikisi vardı, olası bir kavgaya karşı herkes ayrı ayrı pansuman olmuştu.
Jeongin yüzüne değen her pamuk parçasıyla canı acıyınca kendini sıkarak inlememeye çalışmıştı. "Devam et."
"Üçe tek dalmak hiç akıl kârı değil." Hyunjin aklına gelen kavga anıyla kendini tutamamış ve gülmüştü. "Cesaretine hayran kaldım."
Jeongin karşısındaki adamın gülmesine göz devirerek "Komik olan ne? Sanki siz hiç lisede kavga etmediniz." demişti.
"Ettim tabii ki ama üç kişiye karşı tek çıkmadım." Hyunjin tekrardan işine döndüğünde etrafta bir süre sessizlik oluşmuştu. Jeongin'de bu sessizlikten yararlanarak bir süre onu izlemişti, pansuman işi tamamen bittiğinde bile gözlerini ondan ayırmadı.
Çok yakışıklıydı, en ince ayrıntısına kadar çok yakışıklıydı. Gözleri, burnu, dudakları... Her şeyi harikaydı Jeongin için. İzin verseler tüm gün onun suratına bakar ve hiçbir şey söylemezdi. Ona öylesine bakarken tekrardan yaşamak istedi o geceyi. Asla unutamıyordu tenine değen o sıcak dudakları, asla unutamıyordu içinde hissettiği sıcaklığı.
Sarhoştu o gece ama en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu.
"Yine aynı şekilde bana bakıyorsun." siyah saçlı olan kullandığı eşyaları yerine koyarken ufakça gülmüştü. "Yüzüme bakmaya doyamıyor musun yoksa?"
Sarışın olan onun bu söylediğiyle sırıtmıştı. "İtiraf edeceğim, ilgimi çekiyorsun." Jeongin açık sözlüydü, lafı dolandırmayı hiç sevmezdi ve aklından ne geçiyorsa karşısındakine söylemekten hiç çekinmezdi.
Hyunjin buna karşılık bir şey dememişti sonuçta geldiğinden beri okuldaki çoğu öğrencinin olumlu veya olumsuz ilgisini çekmişti. Jeongin'de onlardan biriydi diye düşündü.
"Hyunjin."
Ona ettiği hitap şekliyle şaşkınca ona dönmüştü siyah saçlı olan. "Ne? Jeongin ben senin-"
"Hatırlamıyor musun yoksa bilmemezlikten mi geliyorsun?" Jeongin oturduğu sedyeden kalkmış ve yavaş adımlarla karşısındaki adama yaklaşmıştı. "Eğer bilmemezlikten geliyorsan bu işte cidden iyisin."
Sarışın olanın dedikleriyle daha da karışmıştı aklı. Ne demeye çalışıyordu bu çocuk? Neden birden ona böyle davranmaya başlamıştı?
Jeongin ellerini onun omzuna koyup karşısındaki tezgaha çıkıp oturduğunda artık ne yapacağını şaşırmıştı. Kavgadayken beyninden hasar mı yemişti acaba? Her ne olduysa olsun yaptıkları hiç doğru değildi.
"Jeongin okuldayız ve ben senin öğretmeninim." onun omuzunda duran ellerini tutmuş ve geri çekmişti. "Bu yaptıkların yanlış." sesi sinirli çıkmıştı biraz.
Sarışın olan bu söyledikleriyle kahkaha atmıştı. Onlar çoktan aralarındaki bu öğretmen-öğrenci ilişkisini aşmışlardı çünkü.
"Demek cidden hatırlamıyorsun Hyunjin?" sırıtarak karşısındaki adamın kulağına yaklaşmış ve sıcak nefesini verdikten sonra kulağına fısıldamıştı. "İsmim Bob."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher's pet - hyunin
Teen Fiction"eğer özelsem, neden bir sırdan ibaretim?" Jeongin okula gelen yeni edebiyat hocasına aşık olmaya başlar.