|26| Cam Parçalarıyla Dolu Gözyaşları

1.4K 188 39
                                    


Merhabaa🥲🥲

Burayı ne kadar özlediğimi anlatamam. İlhamım eksik olsa da sevgim eksilmiyor. Revolution hâlâ gözümde birinci kurgum ve asla ikinciliğe düşmeyecek.

Şu bir buçuk ayda birkaç yenilik ve çokça zor döneme girdim ki, hâlâ o dönemdeyim... ilk defa bangtan dışında bir grubun fandomuna girdim, bu benim için mucize gibi bir şey gerçekten, gelecek sene için yeni kararlar aldım, derslerime odaklanmaya çalışıyorum, ve bu okul yılını bitirmek için götümü yırtıyorum... gerçekten fena zor bir dönemdeyim. Yaza kadar rahat nefes alamayacağım.

Ama söz veriyorum ki bu yaz içerisinde Revolution final verecek. En güzel finali hak ediyor bu kurgum.

Hmm, bölüm benim için epey kısa oldu. Gelecek bölümde telafi etmeye çalışacağım.

27. Bölüm bu fici yazma sebebim. Bu yüzden o bölümü merakla beklemenizi rica ediyorum.

İyi okumalar, yorumlarınızı eksik etmeyin. En çok yorumlarınız ilham getiriyor♡

•••

Her zaman kendimi aklı başında bir insan olarak adlandırırdım. Önümde iki yol varsa oturup günlerce o yollar hakkında düşünür, duygularımla olan aramı bozar ve doğru yola adımlardım. Bir işe kalkışmadan önce oturup kalkışıncaya dek doğruluğunu sorgular, her ihtimali kaydeder ve ona göre hareket ederdim. Ağzımdan çıkan her kelimeye dikkat eder, boş kelimeleri sevmez, yumuşak bir ses tonuna sahip olmayı tercih etmezdim. Benim için her şey keskinlikten ibaretti, daha doğrusu benimle alakalı her şey.

Yumuşamaya başlamam Jungkook'un yanıma gelişiyle başladı. Onun yüzünden mantıklı kararlar alamamaya başladım. Önümdeki iki yoldan hangisi doğruysa değil, hangisinde o varsa o yola sapar olmuştum. Beni komple değiştirmişti.

Onunla çok fazla kavga etmiyorduk. Ettiğimiz zamanlarda alttan alan kişi kesinlikle ben oluyordum çünkü Jeongguk sinirlendiği zaman çıldıracak  duruma geliyordu. Onu sakinleştirmekten başka bir şey düşünmüyordum kavga ettiğimiz zamanlarda. Evet, bu pek sağlıklı değildi fakat ben şikayetçi de değildim. Sinir krizi sonrası kollarımın arasına girip küçülmesini, onunla ilgilenmem için gözlerime galaksileriyle bakmasını seviyordum.

Ben Jungkook ile ilgili her şeyi, onun üzülmesi dışındaki her şeyi baştan sona seviyordum.

Şimdiye kadar ona bağırdığımı hatırlamıyorum. Ona arada bir kızsam  da düzgünce konuşup hallederdim. Tek bir gözyaşına kıyamazdım, yüzü asık olduğunda dahi mahvoluyordum. Onu kırmamak, üzmemek için her kelimemi özenle seçiyordum ben.

Dakikalar önce yaptığım şeylerin bu yüzden bir açıklaması yoktu. O lokantadayken hiçbir sorun yoktu. Aksine mutluyduk çünkü beraber sakin bir ortamda vakit geçiriyorduk. Buna ihtiyacımız vardı, farkındaydım ve bize zaman yaratmak için elimden geleni yapıyordum. Tüm bunlardan ben de mutlu değildim. Onun sürekli silah tutmasından, ölümün kıyısında turlayıp durmamızdan, birbirimize vakit ayıramamaktan... tüm bunlardan ben de memnun değildim fakat elimden bir şey gelmiyordu işte.

Ben başkaları için canımı tehlikeye atmıyordum ki, ben onun için ölmeye koşuyordum. Ben onun için ölümü göze alıyordum, onu hayatımın tam ortasına koyuyor ve onun etrafında dönüyordum. Onun için yapamayacağım tek şey yoktu. Konu Jungkook ise hiçbir şeyi, hiç kimseyi tanımazdım ben.

Bir anda bana öyle yüz asınca, benden uzaklaşınca sinir başıma vurmuştu. Benden bıktığına, tüm bunlardan bıktığına ve benden soğuduğuna ihtimal vermek deli etmişti beni. Bu yüzden öyle katı davranmıştım ona, çünkü kızmış ve korkmuştum.

Revolution Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin