|24| Öz Sanrılar

2K 226 226
                                    


Merhabaa.

Burayı o kadar çok özledim ki... uzun zaman oldu farkındayım, ben kurgularıma bu kadar ara vermem. İki hafta bile benim için çok uzun bir süre. Arayı kapatmaya çalışırken epey zorlandım, ilhamım yavaş yavaş yok oluyor. Zaten her kurgumun sonlarına doğru benden yazma isteği gidiyor böyle, neden böyle oluyor bilmiyorum.

Bundan ders çıkarıyorum şimdi. Bir daha hiçbir kurgumun taslakları tamamlanmadan o kurguyu yayınlamayı düşünmüyorum (başaramayacak)

Öhm, neyse. Bu ficimdeki yorum sayıları beni epey yoruyor. Hiç tatmin olmuyorum, gerçekten. Oy ve yorum peşinde koşan, sırf oy ve yorum için yazan yazarlar gibi hissediyorum kendimi ve bu iğrenç bir his. Yazmaya bayılıyorum fakat bu platformda oy ve yorum sayıları yazma isteğimi arttırıyor. Fakat bu ficte o isteğin desteğini sizden alamıyorum.

Haliyle yb epey gecikiyor ve benim yazma isteğim gittikçe köreliyor.

Bu yüzden bolca oy ve yorum rica ediyorum sizden.

Son altı bölümümüz, tadını çıkarın bu bölümlerin çünkü ufak bir kaosumuz var ileride.

Kaos yazmada berbatımdır bu arada, onu da söyleyeyim. Çok bir şey beklemeyin yani.

İyi okumalar dilerim♡

•••

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••

Londra'ya gelişimizin üzerinden geçen altıncı günde yine yeraltındaydık. Evde olmak yerine genellikle yeraltında oluyorduk çünkü artık saklanmıyorduk ve peşimizde itler vardı; Kwang ve onun yandaşları. Londra'da olduğumuzdan iki gün önce haberleri olmuştu ve Kwang, büyük ihtimalle şu an buradaydı. Ve onun peşimizde olma ihtimali demek, Jungkook'un tehlikede olması demekti.

Bu da benim delirmem demekti.

Ben ondan her yönden güçlüydüm fakat güç, her zaman kazanmayı sağlamıyordu. Özellikle Kwang gibi kafayı sıyırmış olan adamlarla karşı karşıya olmak beni zor duruma sokuyordu.

Onu öldürürsem, beni öldürürlerdi ve aynı şekilde o beni öldürürse, o da öldürülürdü.

Ve ben bu eşitliği istemiyordum. Tam şu anda bu eşitliğin bozulması, terazide alçakta olan olmak için çabalıyordum.

"Neden hâlâ V, ondan daha güçlü olmasına rağmen fare gibi kovalandığımızı anlamıyorum."

Jungkook'um, oturduğu sandalyede arkasına yaslanmış masada oturan ortaklarıma dik dik bakarken konuştuğunda iç çektim. Bu işleri yeni öğrendiği için bazı şeyleri anlamlandıramıyordu. Ve ne yalan söyleyeyim, ona öğretmeye bayılıyordum. Onunla oturup saatlerce sorularına cevap verebilir, hiç sıkılmazdım.

Revolution Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin