11. Bölüm Yorgun Anılar

1K 65 11
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: Böyle Gitme / Kendimden Hallice
_________________________

Birini terk ettiğinde kaç kez affedilirsin?

Birini terk ettiğinde ona kaç gez geri dönme sözü verirsin?

Birini terk ettiğinde ona kaç kez geri dönmeyeceğini söylersin?

Yankı alışmıştı beni terk etmeye. Yankı ben uyurken hayatımdan gitmeye alışmıştı.

Yankı beni nefessiz bırakmaya alışmıştı.

Gözlerimi kapattım, bu canımı yakmıştı işte. Yıllar sonra kalmaya geldiğim bu evde öz abim -değildi ama bu aile ne olrsa olsun benim canımdı- olduğunu yıllar sonra öğrendiğim adam tarafından bir kez daha terk edilmiştim.

Ve en acısı da bunu olgunlukla bakmak zorunda kalmam olabilirdi. Tepki göstermemiş, bağırmamış sadece acı bir tebessüm ederek olanları kabullenmiştim.

Ben artık Yankı Virdal tarafından terk edilmeye alışmıştım. Başı mı dertteydi? Canım feda olma pahasına kendimi siper ederdim, yalnız mı kalmak istiyordu?, Dilimi keser, kendime mühür vurur yine de onun yanında kalırdım. Nefes almaya mı ihtiyacı vardı? Kendi nefesimi keser ona nefes olurdum..

Yine de bu kadar olmamalıydı birini terk etmek, üstelik bir sanrıda, arafta bırakarak terk etmek...
Neden gidiyordu? Ne vardı gittiği yerlerde?
Ben yokum mesela orada, kokum yok..
Nasıl dayanabiliyordu?

Ben mesele, hiç ondan ayrı kalmayı düşünmedim hep nefesim kesildi ona bir şey olacak korkusuyla...

Bazen 'bu kadar mı değersizim?" demek hatta haykırmak istiyordum. Beni durduran şey ise birinden ayrı kalmak zorunda oluşumdu. Beni seviyordu, değer veriyordu, bunu yanımda olduğu zaman gösteriyordu... Bu kadardı..

Kızıl saçlarımı geriye itip zorlukla ayağa kalktım. Abimin haberi var mıydı?

Yatağın hemen yanındaki terlikleri giymek hayatımın yükü gibi gelirken çıplak ayaklarla odamdaki banyoya girdim.

Aynada bir harabe yaşıyordu, bu harabeyi gizlemek zorundaydım.

Sesli bir nefes verip avuç dolusu suyu yüzüme çarptım. Soğuk su bir nebze olsun iyi gelirken musluğu kapatıp banyodan çıktım.

Çocukluğumun geçtiği bu odaya baktım, her şey yerli yerindeydi, olması gerektiği gibi.

Mesela sol tarafımdaki odada Adal abim, sağ tarafımdaki odada Acar abim kalıyordu. Acar abim ile kalması gereken biri daha vardı, Yankı Virdal Arca!

O asla olması gerektiği gibi değildi, o hiçbir zaman olması gereken yerde olmazdı!

4 yıl önce yanımdaki odada olmalıydı tıpkı bu gün gibi..

Islak ellerimi kabarık ve kıvırcık olan kızıl saçlarıma sürdüm. Banyo kapısının hemen solunda büyük bir çamaşır dolabı vardı, hızla yanına yürüdüm.

Ellerim eskimiş ahşabın kulbunu bulunca derince yutkundum, bu dolap küçük Aden'in musmutlu geçen hayatından kalan şeylerdi..

Bu kasvetli kalbimle o anıları kirletmek istemediğim için ellerimi dolabın kulbundan çekip odadan çıktım.

Saatin bir hayli geç olduğunu göz önünde bulundurarak abimlerin aşağıda olduğunu sanıyordum.

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip "Sayın Arca ailesi umarım bu minnoş kızıl afet tanrıçayı düşünüp kahvaltı hazırlamışsınızdır!" dedim salona girerken. Abimler tam da tahmin ettiğim gibi büyük yemek masasının etrafında oturuyorlardı. Sanki bu yemeği üç kişi değil de bir aşiret yiyecek gibi görünüyordu.

AdenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin