"Abla, antlaşma güzel gidiyor, galiba bağlayacağız." dedi konuşurken heyecandan sesi titriyordu. Açık kahve gözleri parlıyordu.
Güldüm, dışarı çıkınca her ne kadar soğukkanlı gibi görünse de ilk antlaşmasını bağlayacağı için oldukça heyecanlıydı. Üstelik bu önemli bir antlaşmaydı. Yıllardır Howle krallığı ile hiçbir bağ veya antlaşma yapılmıyordu. Siyasi açıdan bir ülkede herhangi bir söz hakkımız olması için anlaşmalarla tanışıklığımız olmalıydı. Her ülkede parmağımız olmalıydı.
"Evet." dedim heyecanını paylaşan bir sesle.Kapım çalınca Çiğdem ayağa fırladı.
"Hadi abla, Logos krallığını karşılayalım." dedi. Tekrar soğuk kanlı bir havaya bürünürken. Güldüm.Güneş odayı hafif aydınlatıyordu. Öğleyi biraz geçiyordu ve odamda yayılan yasemin kokusunun hala devam ediyor oluşuna seviniyordum. Ayağa kalkıp kafamı salladım. Kapıdan çıkıp bizi yönlendiren hizmetçiyi takip etmeye başladık. Birkaç kat aşağı indikten sonra biz hariç herkesi orda bulduk.
Yanlarına gidip kafamla selamlarken Çiğdem ağır bir şekilde lafa girdi ve kral ile kraliçeyle konuşmaya başladı. Kral, Çiğdem'e gülümseyerek cevap verirken kapılar açıldı. İçeriye önce kral yanında kraliçe girdi. Kraliyeti yönetecek olan en büyük oğlu babasının yanındaydı. Arkada ise geri kalan kraliyet ailesi (Dört prens ve bir prenses) içeriye girdiler. Arkalarında askerleri, baş vezir ve çevirmenleri (İkisi konuşuyorlardı, bu yüzden kralın yanında değil geride kalmış olmalılardı) ayrıca küçük prensin bakıcısı Sol vardı. Bu kraliyet seyahat ederken bir ordu izlenimini veriyordu.
Buraya ağır bir biçimde yürürlerken aralarında küçük bir hareketlenme oldu ve küçük prens herkesin arasından sıyrılarak koşmaya başladı. Yeşil bir takım giyiyordu, saçları Viera da ki gibi dik şekil verilmişti. Büyük koyu kahve gözleri vardı. Gülümseyerek eğildim ve kollarımı açıp ona sarıldım.
Küçük prens "Vay canına prenses! burada olmanız için dua etmiştim ve buradasınız!" dedi. Ama aklında başka planlar olduğu anlaşılıyordu. Sesindeki hınzırlık hissediliyordu.
Kafamı salladım. Sevinmiştim. Çiğdem gülerek,
"Ablam prensine kavuştu." deyince arkamdakiler ve Logos kraliyet ailesi hafif güldü. Bu soğuk devlet adamları bile arada insan olup, gerçekten gülebiliyorlardı. Anlaşılan Viera da olanlar çabuk duyuluyordu.Ondan ayrılırken bana fısıltıyla eleştirilerini yapıyordu. Gülerek onu onayladım. Zeki bir çocuktu ve Mindi'yi sevmiyordu... Öz kardeşim gibi gerçekten. Sarayın tarihini okuyup ilginç şeyler bildiğini söyledi. Göz kırptım ve onu onayladım.
Ondan ayrılıp gelenleri selamladım. Yine bir ayak üstü konuşma olurken küçük prensi dinliyordum. Aklı hala Viera da idi.
"Beni oradan tek başına indirdiğine inanamıyorum. O yüksek yerden nasıl indik?" Gülümseyip omuz silktim.
"Uyandığımda eve gidiyorduk. Prenses üzüldüm çünkü size veda etmek isterdim."
"Bende." dedim kısaca.Kral konuştu "Lütfen dinlenin, akşam yemeğinde buluşalım." deyince küçük prens annesinin yanına gitti. Giderken etrafı süzüyor, koridor sayısına bakıyordu ve kendi kafasında bir şeyleri onaylıyor gibi görünüyordu. Sol, küçük prensin peşinde hafif karalar bağlamış bir biçimde yürüyordu. Daha çok kafasından aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi.
Büyük kalabalık ilerlerken, bir duvara yaslanmış Pirmin'i gördüm. Yüzü oldukça kötü bir hal almıştı. Eliyle duvara tutunuyordu. Ayakta zor durduğu belliydi. Sanki inler gibi bir hali vardı. Endişe ile yanına gittiğimde gülümsedi. Hafif bana bakmaya çalıştı. Gri gözleri her zamanki gibi parlıyordu. Fakat gözleri kanlanmıştı. Bu beni daha da endişelendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Katil İçin Sinyal:2 (Tamamlandı)
FantasiaKaplidio efsanesinin devam kitabıdır... Prenses ailesini asıl öldürenin kim olduğunu anladı. Fakat şimdi bir insanın savaşması gereken en zor kişiyle savaş veriyor... kendisiyle. Geçmişin her zaman size anlatılan değildir. Görmek ve öğrenmek baze...