"Günaydın küçük hanım." diyerek içeri girerken ellerimi dizlerimde bağdaş kurmuş. Kafamdaki sesleri tartıyordum. Hafif gülümsedim.
"Günaydın."
"Küçük hanım. Viera balosuna gidecek misiniz?"
Babamın sözleri hala kulağımda çınlıyordu. Hatalar yapıyor olabilirdim. Ama doğruyu yapmaya çalışmalıydım. Özelliklede babam için. Çiğdem için. Bu yüzden kafamı kaldırdığımda oldukça kararlıydım ve cevabım,
"Ekibi çağır." oldu. Geri döndüğümde, mızmızlanarak ve odamda debelenerek ağlamaya devam edebilirdim. Ama şimdi... yaptığım bunca hatadan sonra birde kraliyete zarar veremezdim.
Menekşe sevinçle hafif zıpladı, elbisesinin eteği dalgalandı.
"Hemen çağırıyorum küçük hanım." dedi, sanki ses tınısında bunu baş vezire ve Çiğdem'e de söylemeliyim hemen, vardı.
Anlaşılan ekip gitmeyeceğimi bilerek, seçtikleri şeyleri ve beni hazırlama eğlencesinden mahrum kalacaklarını düşündükleri için bir hayli üzülmüşler ve şimdi, gideceğimi öğrenip mahrum kaldıkları sevinç ve coşkuyu yaşıyorlardı. Odamın kapısı tıklandığında içeriye büyük, kabarık bir elbise getirtirlerken ağızları kulaklarındaydı. Güneş doğalı neredeyse bir saat olmuştu. Başları,
"Prenses. Affedin, gitmeyeceğinizi bildiğimiz için hazırlanmamıştık. Ama hiç endişeniz olmasın hemen telefi ediyoruz." Dedi.
Telefi... ne kadarda kolay söylemişti öyle. Bazı şeylerin bir telafisi yoktu. Ekip üç sandık (Bir tanesi hayli büyüktü) ve bir sürü kutuyu odama taşıdıktan sonra etrafa bakıp, Nasılda taşıdık ama, der gibi etrafta getirdiklerini süzdüler. Tüm süre zarfında şimdiden yorulmuştum. Menekşe odaya daldığında az kalsın bir kutuya takılıp düşecekken ekibin başı onu tutu,
"Dikkat et Menekşe." dedi otoriter bir sesle.
Kutuları mı yoksa Menekşe'yi mi önemsediğini kestiremedim. Menekşe afacan bir çocukmuş gibi kafasını salladı ve yanıma geldi. Saraydaki herkes ona böyle davranırdı. Elbise özenle gardırobun dış kapağına asıldı. Bunu giyecek zavallı ben miyim? Derken tükürüğüm boğazımda kaldı.
Elbiseyi bastan aşağı süzdüm. Etek kısmı oldukça kabarıktı. Gece mavisi rengindeydi. Bu bile yeterince gözü uyuşturmuyormuş gibi sanki, birde sol omuz hizasından kesitle aşağı inen kar tanesi şekillinde parlak simeler vardı. Bu kol oldukça bol ve ucu prenses kesimdi. Diğer tarafında ise kol yoktu. Oldukça ağır olmalı. Ne kadar ağırdı acaba? Tüm bunlar dışında tamamen sade olması elbiseyi zarif gösteriyordu.
Biri gözleri parlarken "Beğendiniz mi?" diye sordu, heyecanı her yerinden belliydi. Sorarken sesi hafif tizleşmişti. Gülümserken derin bir gamze yüzüne oturmuştu.
Aslında ben ne kadar ağır olduğunu sormak istiyordum. Ama bunu giyince zaten öğrenecektim. Ve bu kadar uzun zaman önce seçilmiş bir elbiseyi de değiştirecek değildim. Katılmayacağımı düşündüğüm için hiçbir provaya katılmamış elbiseyi görmemiştim. Ve tamda bu nedenden değiştiremezdim.
"Güzelmiş." dedim.
Sönük onaylamam, heyecanını biraz dizginledi. Altında neredeyse hiç görünmeyecek olan ayakkabılara da özen verilmesi ve her şeyin boğuculuğu nefesimi daralttı. Katlanamayacak gibi hissetim. Her hücrem bu aşırılıktan boğuluyordu.
"Menekşe cam." dedim kesik nefesimle. Ellerimle çarşafımı buruşturmaya başladım.
Menekşe dakikasında camı açtığında, içeriye hızla sabahın temiz havası girmeye başladı. Ekibin başı Menekşe'nin repliğini kaptı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Katil İçin Sinyal:2 (Tamamlandı)
FantastikKaplidio efsanesinin devam kitabıdır... Prenses ailesini asıl öldürenin kim olduğunu anladı. Fakat şimdi bir insanın savaşması gereken en zor kişiyle savaş veriyor... kendisiyle. Geçmişin her zaman size anlatılan değildir. Görmek ve öğrenmek baze...