20. Bölüm: Aranan Kurban

36 33 44
                                    

Eline aldığı yastığı ölümcül bir şekilde Çiğdem'in suratına fırlatınca, refleks olarak elimi kaldırdım ve yastığı sertçe tutarak ona gitmesine engel oldum.
Çiğdem, "Mindi sadece-"

Bir saattir üzerimize bulabildiği her şeyle saldıran Mindi, kapının ağzında eşyalardan oluşmuş bir dağ yapmasına rağmen, benim gitmiyor oluşumun nedeni, Babamla kendimi gözümün önüne getirmemdi. Çiğdem'in gitmiyor oluşu ise, Mindi'yi (ikimizde) ilk defa yüzü kıpkırmızı kesilene kadar ağlarken görüyor olmasıydı. Saç derisinin uçlarına kadar kızarmıştı, ağlamaktan doğru düzgün nişan alamıyordu bile. Siyah saçları topuzundan çıkmış, darmadağındı. Alnındaki yeşil bir damar alabildiğine belirginleşmişti. Kükredi,
"İkinizin de acımasına ihtiyacım yok. DEFOLUN!"

Çiğdem'le aralarında bir yaş vardı. Çiğdem ihtiyatlı bir ses ile,
"Sana acımıyoruz." Dedi.
Eline bir vazo aldığında, koşarak yanına gittim ve sıkıca bileğini tuttum. Alev alev yanan gözlerimi ona diktim.
"Dinle. Kimse senin gibi birine acımaz. Ve ben zaten olanları duydum." diye yalan söyledim, "Yani, kendini açıklamak için bize anlatsan daha iyi olur." Dediğimde nefretle bana baktı. Kulağına fısıldadım, "Gerekirse seni zevkle öldürürüm. Ama hiçbirimiz bu kadar alçak değiliz." Dedim. Onun sözünü hatırlatarak.

Elindeki vazoyu bırakırken bana baktı. Dolup taşmak üzere olduğunu biliyordum. Bunu önceden bende çok yaşardım. Hele Berat... Berat'ı öldürdüğümde, her gün bunu hissediyordum. Fakat son zamanlarda (Son üç günü saymıyorum.) Kendimi o kadar da dolmuş hissetmiyordum.

Mindi nefretle bize baktı, "Siz Ejder krallığındansınız!" dedi tükürerek. Sanki tiksindirici bir şey söylemiş gibi bir yüz ifadesi yaptı.
Aklıma gelen şeye Mindi'nin ne kadar güvendiğini hatırladım.
"Ortaya kendimi koyuyorum." Dediğimde gözlerini açarak bana baktı. Bunu ne kadar istediğini biliyordum. Ağlaması şaşkınlığı ile dursa da hala hıçkırıyordu. Anlatacağı şeyin güvende olduğunu bilmesi lazımdı.
Çiğdem şaşkınlıkla bakarken, bunun ne olduğunu anlamadı ama geveleyerek, "Şeref sözü." Dedi.

Ama Mindi için benim verdiğim söz daha değerliydi. Kendi haline acır bir gülümseme ile bana bakarken, "O halde bunun-" hıçkırık "Açığa çıkmasını daha çok isterim." Dedi. Hafif sırıttım.

Çiğdem de geldi ve bir duvarın dibine oturdu. Elbisesi olabildiğince geniş alana yayıldı. Onun yanına gittim ve oturduğumda, Mindi de karşımıza oturdu. Nasıl başlayacağını bilemiyor gibiydi. Elini saçlarından geçirdi. Siyah saçları darmadağındı. Derin bir nefes aldı. Anlatmaya karar vermiş ve sözcüklerini toparlamıştı.

"Ben- Yani... Babam- Ben krallığımı yönetmeyi çok istiyorum. İyi bir kraliçe olacağımı biliyorum!" dedi kararlılıkla, sonra gözleri karamsarlığa büründü, "Fakat babam yönetebileceğimi düşünmüyor." Gözleri doldu. "Küçüklükten beri hep bir oğlu olmadığı için hayıflanır. Çünkü kadınların yönetebilecek kapasitede olmadığını düşünüyor." Dediğinde alev alev yanığımı hissetim.

O, kendi içinde daha çok ezilerek devam etti, "Kadınlar duygusal olduğundan erkeklerle başa çıkmazmış. Baskının üstüne çıkamazmış. İyi bir yönetici olamazmış." Dedi, sanki şu anda da bize bunu anlattığı için, onu haklı çıkarttığını düşünüyormuş gibi kıvrandı. Giderek içinde ezildi. Dişlerini dudaklarına geçirirken bir elini saçına geçirdi.

Dişlerimi sıkarken, Çiğdem'in ağzı açık kalmıştı. Mindi'nin gözleri doldu, "Kendimi ona kanıtlamak için küçüklüğümden beri her şeyi yapıyorum! Bütün ülke yöneticiliğimi kabul etti. Her krallık benden korkuyor. Küçüklüğümden beri her şeyi... Deniyorum! Babamın gözünde de kraliçe olarak görünmek için. Yaptığım şeyden dolayı da... "

Yeni Katil İçin Sinyal:2 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin