IV. FERYAT

338 191 5.6K
                                    

~ Bir şehir var ve ben bi çare halde tam ortasındayım, yapayalnızım! ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~ Bir şehir var ve ben bi çare halde tam ortasındayım, yapayalnızım! ~

4. Bölüm

"FERYAT"

Bu senin beni acımasızca terkedişinden sonra içtiğim kaçıncı kadeh bilmiyorum, bu hiç bıkmadan amansızca dinleye dinleye seni bulduğum kaçıncı şarkı bilmiyorum, bu sen gittikten sonra takvim yapraklarından eksilen kaçıncı yaprak hiç mi hiç bilmiyorum.
Sen gittin ve benim kalbim de ruhum da bedenimden koptu gitti sanki. O kadar kabullenemiyorum ki bu durumu ben hala sanki senin beni terk ettiğin o gündeyim ve resmen oraya mıhlandım, çakıldım kaldım sanki. Saatler geçiyor ama benim için hala her şey aynı hiçbir şey geçmiyor, günler geçti, geçiyor da ama ben hala olduğum yerdeyim, senin beni yapayalnız habersizce bıraktığın, çekip gittiğin o yerdeyim. Durmadan geçen bu zamanda sanki benim için saatler durdu, takvimler yapraklarını koparmadı bir daha ve ben sanki bittim. Senden sonra tek bildiğim şey seni hatırlatan binlerce şarkıyı durmadan dinlediğim ve sensiz geçemeyen ama acımasızca hızla geçen o az gibi gözüken ama benim için fazlasıyla uzun ve geçmek tükenmek bilmeyen 7 gün. Ama ben ise hala aptal bir aşık gibi senin beni düşünmeden terk ettiğin o çaresiz gündeyim 28 Ekimde'yim sanki, orada takılı kaldım ne ileri gidebiliyorum ne de geri.

Ama bilmediğim hatta belki de sayamadığım bir şey var ki o da benden eksilen, durmadan akıp giden, bitmek tükenmeyen göz yaşları ve bir diğer bilmediğim şey ise kanıma karışan oldukça fazla olan ama benim bunu umursayacak gücümün bile olmadığı alkol miktarı. Bir de dikkatimi çeken bir şey daha var sanki büyük bir yastaymışım gibi hep siyah giyiyorum senden sonra. Neden acaba? Sonuçta alt tarafı sen gittin hayatımdan, bana haber bile vermeye gerek duymayarak giden sözde kıyamadığı kadına kıyan, ama değer bile vermeyen öylesine hiçbir şey yaşanmamış gibi her şeyi arkasında bırakarak çekip giden bir adam.

Şimdi ise Sezen Ablam' ın o damardan sesi yankılanıyor kulaklarımda yine hüzne boğuyor beni, yine yaşadıklarım canlanıyor gözümün önünde, yine kalbimde ki taze açılmış yaralarım sızlıyor ve ben yine sayamayacağım kadar çok ağlıyorum sessizce...

Masanın üstüne uzanıyor ellerim ve önce bitmiş olan içki şişelerini ittiriyorum ellerim titreye titreye sonra da kendime içi dolu bir viski şişesi arıyorum, buluyorum da bulmasına ama az biraz kalmış işte. Sorgulamıyorum içiyorum hemen. Sonra hemen bitince de sinirleniyorum ve yeni bitirdiğim şişeyi hiç düşünmeden duvara fırlatıyorum. Şişe çok hızlı bir şekilde parçalara ayrılıyor ben ise zevk ve acıyı aynı anda hissediyorum. Çünkü onu fırlatmak ve onun parçalara ayrılıyor olması zevk veriyor bana deliriyorum galiba ya da çoktan delirdim bilemiyorum. Ama hızlı bir şekilde cam parçalarına ayrılan şişe de aynı zamanda bana kendimi hatırlattığı için aşırı acı çekiyorum. Bu nasıl bir ikilem anlam veremiyorum. Çünkü ben sanki hızla cam parçalara ayrılmış olan o şişe gibiyim aslında. Cihangir sadece basit bir mektup bırakarak bana veda etmiş olabilir ama o, mektubun beni neye dönüştürdüğünden bir haber aslında çünkü ben de tam şu an burada hızla parçalara ayrılmış şişe gibi paramparça hale gelmiş bir halde ve yalnızlığın ortasında acılarımla boğuluyorum, durmadan çırpınıyorum ama nafile çok çaresiz bir haldeyim hem de çok çaresiz... Çırpındıkça batıyorum.

YAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin