Yapmadım demesini istiyordum ama istediğim şey olmayacaktı biliyorum.
Gözlerini kırpmadan o cevabı verdi. İrkildim." Yaptım." Yutkundum, gözlerimi kaçırdım.
Sıkıntılı bir nefes verip, arabayı çalıştırıp yola çıktı.
Bir cevap verememiştim. Ne diyebilirdim ki. "Suçsuz birine zarar vermedim hiçbir zaman. Yüzüme bak Eylül." Başımı kaldırıp, yüzüne baktım. "Ne diyeceğimi bilmiyorum. Kapatalım bu konuyu. Lütfen." Daha fazla bu konu hakkında konuşmak içimden gelmiyordu. Cevabımı almıştım. Üstelemedi. "Eve geçiyoruz." Başımı sallamakla yetindim. Akan yolu izledim, sessizce.■■■
Eve geleli bir saati geçmişti. Göktuğ bir kaç telefon görüşmesi yapmam gerekiyor diyip odasına çıkmıştı. Ben de odama çıkmıştım arkasından. Odada ki büyük camın önündeki tekli koltuklardan birine oturup karşıda kıyıya vuran dalgaları izledim. Düşüncelerimle boğuşuyorum uzun zamandır. Kapının çalmasıyla başımı o tarafa çevirdim. Göktuğdu. "Gelebilir miyim?" Cevap vermedim, gözlerimi kapatıp açtım, onaylar şekilde. Hızla içeri girip karşımdaki koltuğa oturdu o da. Gözleri bendeydi, benimse dışarda. " Düşünme."
"Kaldıramıyorum artık. Ben bu hayattan değilim.""Bu hayattan değilsin biliyorum. Benim hayatımdasın sadece sen."
" Senin hayatın bu."
"Sana değil ama." Başımı olumsuz şekilde salladım."Anlamıyorsun. Ben böyle yaşamak istemiyorum. Nereye kadar sürecek bu, ne zaman beni azat edeceksin?" Gözlerim dolmuştu. Hayır, ağlamıcam.
"Öyle bir şey olmayacak. Daha kavramadın mı bunu." Sinirleniyordu ama ben de.
"Şu duruma mantıklı bir karar alıp son verelim artık." Oturduğu yerde bana doğru eğilip dirseklerini dizlerinin üstüne koydu. "Anlamamışsın sen. Anlaman için zor kullanmak istemiyorum. Beni zorlama."
"Hala mı hala sana aşık olacağımı mı düşünüyorsun.""Evet, oluyorsun bile. Ama farkında değilsin. Olucaksın." Sinirle güldüm.
"Yanılıyorsun. Ben böyle birine aşık olmam. Sen de en sonunda bu durumda sıkılacaksın." Gözlerini kapatıp, başını arkaya attı. Sakinleşmeye çalışıyordu sanırım.
"Benim için sorun yok. Bu zamana kadar sıkılmadıysam bu saatten sonra da beklerim, seni.""Boş konuşmalar bunlar boş." Oturduğum yerden ayağa kalktım. Kıyafetlerimin olduğu dolaba gittim üstüme rahat bir şeyler almak için.
"Ne istiyorsun, ne yapayım senin için? Nasıl mutlu olursun, söyle Eylül." Ellerim askıda dolaşırken durdum dönüp ona baktım.
"Bir şey istemiyorum ben." O da Koltuktan kalkıp yanıma geldi. " Mutlu olmanı, gülmeni istiyorum ama ben. Sana kötü olmak istemiyorum. Yanım da mutlu ol istiyorum." Bakışları değişmişti. Farklılaşmıştı. "Bazen çok farklı bir adam oluyorsun. Korkuyorum, yanında nefes almaya bile. Ama bazen de şaşırtıyorsun."
Eli yavaşça kalkıp saçımı buldu. Kulağımın arkasına bir tutam saçı sıkıştırdı."Ben sana kötü olmak ıstemiyorum ki zaten. Ama senin davranışların, sinirlendiriyorsun beni." Güldüm. "Ben de sinirleniyorum ama bak bir işe yaramıyor demek ki. Sen de aynılarını yapıyorsun, değişmiyor." Hızla arkama dönüp elime ilk geçen kıyafetleri alıp banyoya girdim. Onu orda bırakarak. Kapının kapanma sesiyle hızla üstümü değiştirip, banyodan çıktım. Gitmişti. Kapının tekrar çalmasıyla kapıyı açtığımda yardımcı kadınla göz göze geldim. "Sizi aşağıdan bekliyorlar efendim."
"Geliyorum, teşekkür ederim." Bir şey demeden tekrar aşağıya indi. Bu evde rahat yoktu bana. Dinlenmek haram sanki. Oflayarak aşağıya indim. Yabancı bir adamın sesi geliyordu. "Aaa Eylül Yengem geldi, hoş geldin yenge." Ne diyordu bu salak. Boş boş yüzüne bakınca gülmesi durdu. "Pardon, anlamadım." Göktuğ ile göz göze geldiğim de " Bartu!" Dedi anlamış gibi. "Tamam, baştan alalım." Diyip yanıma gelip elini uzattı. "Bartu. Göktuğ'un en sevdiği insan." Biraz daha yaklaşıp daha kısık sesle " Alınma ama senden bile daha çok." Diyip üstten bir bakış attı. Ben de elimi uzattım. "Eylül. Sana da takıntılı demek ki üzüldüm."
Göktuğ'un sesiyle gözümüz ona döndü."Çek elini artık Bartu. Bitti mi tanışmanız? Yemeğe geçelim artık."
Kıskanç herif. Hızlı adımlarla hep birlikte masaya geçtik. Acıkmıştım.
"Nasıl gidiyor aynı evde kalmalar? Ardından göz kırpmıştı. Ne diyordu bu şimdi! "Arkadaşını boğmak için zaman kolluyorum. Nasıl güzel gidiyor mu sence? "
"Demek ki aşk kokusu var." Göktuğ'un koluna direk attı. Gevşek.
Göz devirmekle yetindim. Isınamadım bu çocuğa. Genç biriydi, büyük ihtimal Göktuğdan küçüktü.
"Zevzeklik yapma. Doymadın mı sen, işin falan vardır senin beklemesinler."
"Alındım abicim. Gidicem birazdan yatıya gelmedim." Suyumu içerken gözüm onlardaydı. "Bir daha ki gelişimde sana Göktuğ hakkında neler anlatıcam. Dedikodu yaparız. "
"Sabırsızlıkla beklicem. Emin olabilirsin." Ayağa kalkarken hala ağzına bir şeyler atmakla meşguldü. "Hadi ben kaçtım. Görüşürüz."
"Kaybol." Dedi Göktuğ memnuniyetsiz sesiyle. Bartu, arkasına bakmadan hızla evden çıktı.
Göktuğla baş başa kalmıştık tekrar."
Seni bir yere götürucem yemekten sonra. Mutlu olursun belki."
"Sanmıyorum ama gidelim. Nereye?"
"Annenle babanı ziyarete." Dedi. Gözünü kırpmadan sanki tepkimi saniye saniye ölçmek ister gibi.
"Gerçekten mi?" Dedim gülerken. Onları özlemiştim, mezarına gitmeyi. Hızla yerimden kalkıp yanına gittim. O da ayağa kalkıp, karşımda durdu. "Göktuğ..." Diyip sarıldım birden. Kaskatı kesilmişti sanki ellerimin altında. Hissediyorum. Sarılmadı, elleri yanda duruyordu. Tam geri çekiliyordum ki iki elimi tuttu." Sarıldın. Hem de kendi isteğinle. Gülüyorsun ilk defa içten." Şaşırmış gibi bakıyordu.
" İlk defa mutluyum çünkü. Çok özledim. Uzun zaman oldu."
"Hep ol, hep gül Eylül."
" Teşekkür ederim." Dedim başımı aşağıya eğerken. "Etme, sadece gül. Hemen hazırlan çıkalım yola."
" Tamam, hemen hazırlanıyorum." Diyip ellerimi ellerinden çekip yukarı çıktım. Heyecanlıydım. Uzun zaman sonra doğduğum, büyüdüğüm yere gidecektim. Ailemin yanına. Hızla üstüme bir şeyler alıp aşağıya indim. "Hazırım, çıkalım."Evden çıkıp arabaya bindiğimde, Göktuğ korumlarla bahçede konuşuyordu. Daha çok sanki emir veriyordu. Sonrasında o da arabaya binip, arabayı çalıştırdı. "Korumlar gelicek mı?"
"Onlar daha sonra arkamızdan gelecekler." Huzursuzlandım.
"Geçen sefer ki gibi..." Gözlerini çevirip elimi sıktı, korkma der gibi.
"Ben varım yanında. Hiçbir şey olmaz. Korkma." Başımı salladım sadece. Bahçede ki büyük kapıdan çıktıktan sonra ağaçlı yollardan geçmeye başladık. Otoyola çıkmak için tenha yerlerden geçmek gerekiyordu, evin konumundan dolayı. Yağmurda bastırmıştı.
Gözümü Göktuğa çevirdiğimde gözünü dikiz aynasından bakarken gördüm. Sıkıntılı bir yüz ifadesi vardı. " Bir şey mi oldu? "
" Ne olursa olsun arabadan inmeyeceksin. Tamam mı?""Ne oluyor? "
"Takip ediliyoruz. Ama dediğimi unutma. Ben ne dertleri varmış öğrenicem."
Arkamızda ki araba sallayıp az ilerde önümüzde durdu. Saniyesinde Göktuğ'un kolunu tuttum. " Sen de gitme. Korkuyorum, bir şey olursa?"
"Korkma dedim. Konuşup gelicem. Sonrasında yolumuza bakıcaz. Sana bir şey olmayacak."
"Ya sana bir şey olursa? Gitme, lütfen. " Ellerimi tutup dudaklarına götürdü. Öptü, o an gözlerim kapandı, bir yaş düştü. Ellerimi bırakıp arabadan indi. Aynı an da karşıda ki adamlarda araban indi. Korkuyla onlara bakıyordum. Goktug belinden silahı çıkarınca, karşılık olarak onlarda çıkardı. Ve bir ses yankılandı etrafta.Göktuğ'un ilk silah tutan eli düştü yana. Sonrasında silah. Arkasına bakıp gözleri beni buldu, sonrasında bedeni yere yığıldı.
Herkese merhaba. Yeni bölümle burdayım. Yorum yapan ve oy veren herkese şimdiden teşekkür ederim. Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA: TUTSAK +18
RomanceMüşteri gibi gelip kızın karşısına çıkan bir mafya. Bir şekilde kızı evine kadar getirtip sonra da onu eve tutsak edicek kadar tutkulu bir aşk. Kıza verilen üç ay süre. Bu üç ay içinde hisler karşılıklı mı olucak? Yoksa herkes kendi yoluna mı gide...