BÖLÜM 3

3.7K 93 0
                                    

Kapıyı kilitleyip, beni burda bırakalı kaç saat olmuştu bilmiyorum ama uzun süredir burda ağlayarak geri gelmesini bekliyorum. Oturduğum yerden zar zor ayağa kalkıp odadaki aynanın karşısına geçip, kendime baktım. Ağlamaktan gözlerimin içi kızarmış, göz altlarım şişmişti. Dışardan gelen ayak sesiyle kapıya döndüm. Çevrilen anahtar sesinden sonra kapı açıldı. İlk gördüğüm kadın belirdi. "Göktuğ Bey sizi aşağıda bekliyor." Dedi. Yüzünde bana acıyan bir ifade oluştu. Acımıştı bana.
Hızla yanına gidip ellerinden tuttup" Lütfen burdan çıkamama yardım edin. Kimseye bir şey söylemem. Yemin ederim."

"Maalesef,size yardım edemem bu benim sonum olur. Lütfen aşağıya inin."

"Görmüyor musunuz asıl benim sonum olacak. Nasıl bir kalbiniz var sizin?"

"Aşağıya inin Eylül Hanım. Göktuğ Beyi bekletip sinirlendirmeyin." Ellerimi ellerinde hızla çekip,gözlerine baktım." Siz şimdi bana acıyorsunuz ama asıl ben size acıyorum. Böyle bir insan olduğunuz için." Hızla yanından geçip aşağıya indim. Solundaki büyük yemek masasının başında oturmuş, beni bekliyordu. Gözleri beni bulduğunda ayağa kalktı. Sağında ki sandalyeyi geri çekip oturmam için işaret etti.

"Gel, acıkmışsındır. Yemek yiyelim. Hem de sakince konuşalım artık."
Belki sakince karşılık verirsem ortak bir yol bulabilirdik. Çektiği sandalyeye oturup, konuşmasını bekledim. "Biraz yemek ye. Sonra konuşalım. Sakince."Son kelimesinin üstüne bastırarak söylemişti. Evdeki yardımcı tabaklarımıza yemek koyduktan sonra odadan çıktı. Ne kadar belli etmesemde acıkmıştım. Kokan yemekler de bunu ortaya çıkarmıştı. Çatalımı alıp tabaktaki yemekten yemeğe başladım. İzlediğim hissine kapıldığım da kafamı kaldırıp Göktuğa baktım. Ellerini çetesinin altında birleştirmiş beni izliyordu. Başımı hayırdır anlamında salladığımda gülümsedi.

" Böyle sakin sakin dururken nasıl güzel geliyorsun gözüme. Gerçi senin her halin benim gözüme güzel geliyor ya neyse."

" O gün karşıma bilerek çıktın değil mi? Adres bulamama hep yalan dolandı." Başını onaylar şekilde salladı.

"Neden boyle bir şey yaptın? Şu an gayet sakin koşuyorduk.

" Seni seviyorum çünkü."

" Böyle sevgi olmaz. Sevdiğini söylediğin kadına nasıl acı çektirebiliyorsun?"

"Sana acı çektirmek istemiyorum. Senin de beni sevmeni istiyorum. Mutlu olalım istiyorum sadece."

"Ben mutlu değilim ama şu an görmüyor musun? Seni bu şekilde nasıl seveceğimi düşünüyorsun Göktuğ."

"Ben de acı çekme,mutlu olalım istiyorum. İkimize bir şans verelim."

"Bizim bir şansımız olamaz. Bugün olmasa bile iki gün sonra burdan gidicem. Bunu bil." Sakin kalmaya çalışıyordum ama gittikçe sinir kat sayım artıyordu.

"Gitmek yok Eylül. Ben istemediğim sürece burdan gidemezsin. Sen de bunu bil. Artık yemeğimizi yiyelim. Devam edersek mantıklı karar veremicez çünkü." Haklıydı. Sinirlenince ne yapacağı belli olmayacaktı. O da kendine güvenmiyordu. Ama ben de haklıydım burda zorla tutamazdı beni.

" Tamam." Diyip ben de yemegimi yemeye devam ettim. Ona karşı koyarken sağlığımdan olamazdım. Son konuşmadan sonra bir daha hiç ağzımızı açmamıştık. Sessizce geçen yemeğin ardından masadan kalkan ilk o olmuştu. Salondaki büyük koltuğa oturup, benim kalkmamamı bekledi. Ben de hemen arkasından kalkıp onun karşısına oturdum. Derin bir nefes alıp, omuzlarını dikleştirdi.

"Bak Eylül hep aynı şeyleri söylemek istemiyorum ama benden gidemezsin. Buna izin vermem, kaçsan bile seni buranın 1 km uzağına gitmeden bulurum. İlk önce bunu bil."

"Ben bir şey bilmek istemiyorum. Burdan gitmek istiyorum sadece. Ben de hep aynı şeyleri konuşmak istemiyorum ama durum bu işte."

Sıkkınlıkla nefes verdim. Anlamıyordu beni. Bugün bu duruma son verip gitmek istiyordum. Bu yüzden bu kadar sakin konuşuyordum. Ama sakinliğimin son demlerindeydim artık.

"Senin ağlamanı, üzülmeni istemiyorum. Senin acı çekmen, benim acı çekmen demek. Canını yakıp, canımı yakma."

Artık yerimde duramıyordum. Hızla karşısına dikildim.

"Bu süslü cümlelerinle beni kandıracağını düşünüyorsan yanılıyorsun. Git bu cümleleri başka kadınlarda kullan!"

O da benim gibi ayağa kalkıp, dibimde durdu. Çok yakındık. Gözleri bir an dudaklarımı buldu. O an aklıma beni öptüğü geldi. Sanki onunda aklına o gelmiş gibi, dudaklarını diliyle ıslatıp, güldü.

"Şu an kızgın ve sinirli olduğun için böyle düşünüyorsun. Eminim bir zaman sonra duygularımız karşılıklı olacak. Sadece zamana ihtiyacımız var. Bir anlaşma yapalım seninle. Üç ay. Üç ay içinde seninde bana karşı duyguların olmazsa eğer gidersin."

Kendinden çok emindi. Gitmeyeceğime inanıyordu. Ama bilmiyordu ki benim ona karşı bir duygum olamazdı. Devam etti .

" Ama bu süre içinde gidicem konusunu açmak ya da kaçmaya çalışmak yok. Sen söz verirsen bende gideceğin sözüne sadık kalırım. Ne diyorsun?"

Kararsızlıkla yüzüne baktım. Bu kadar süre onun yanında kalmak, emin değildim.

"Ne oldu güvenmiyor musun kendine,duygularına?"

"Tamam. Üç ay. Üç ay sonra burdan giderim. Sen yoluna ben yoluma."

Ona karşı hiç bir şey hissetmeyeceğime o kadar emindim ki. Burdan çıktıktan sonra özgürlüğüm başlayacaktı.

Merhaba. Yeni bölümle burdayım.
Bu üç ayın sonunda neler olacak hep birlikte gorucez. İyi okumalar
Görüşmek üzere.

MAFYA: TUTSAK +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin