7.Bölüm

395 19 0
                                    

İnsanoğlu yaşadığı sürece hiçbir umut kırıntısı son bulmayacak.

(Yazardan)
Simay huzursuz bir şekilde uyurken abileri başında bekliyordu. Dinç ailesi de ne kadar Simay'ı merak etse de yanına gitmeye yüzleri yoktu. Kendilerini suçlu hissediyorlardı. Eğer onun hayatına girmeselerdi şimdi o bu kadar üzgün olmayacak, babası da böyle bir hataya düşüp karşılarında ki odada yatıyor olmayacaktı.

Ama hatalı olan orada bulunanlar değildi. Hatayı yapan, gözünü hırs ve para bürümüş bencilin tekindeydi.

Ahmet Özer.

20 yıl önce ki yapılan, ucunda büyük bir miktar olan ihaleyi kaybetmesi sonucu Dinç ve Tonga ailesine düşman kesilmiş, hırsına yenik düşerek ihalenin üzerinden geçen 4 yılın sonunda öğrendiği bilgiyle çocukları değiştirmisti.

Evet Kaan Tonga kızına karşı çok büyük bir hata yapmıştı. Ancak her insan bu hayatta hata yapardı. Önemli olan hatayı telafi edebilmekti.

Ama keşke bunun sonunda yine olacaksa ölüm değil de kırgınlık olsaydı.

Yamaç ve Efkan yan yana oturdukları koltukta düşünceleriyle harbedeye girmişken duydukları sesle hızla oturdukları yerden ayaklanıp Simay'ın yanına geldiler.

Genç kız hâlâ uyuyordu anca kabus görüyor olmalı ki yüzü terden sırılsıklam olmuş ve bir şeyler mırıldanıyordu. Yamaç ne dediğini anlayabilmek için üzerine eğilip kulağını yaklaştırdı.

"Baba gitme... Baba."

Yamaç duyduklarıyla zorlukla yutkunup doğruldu.

'Keşke' diye geçirdi içinden. 'Keşke bir şeylere engel olsaydım o zaman, şimdi bu durumda olmayacaktık.' diye düşüncesini devam ettirdi.

Aslında o da biliyordu son pişmanlığın fayda etmeyeceğini. Aslında son pişmanlığı bırakın bir kenara, pişman olacak şeyler yapmaması gerektiğini kendisi de biliyordu. Ancak her şey için çok geçti. Babaları yoğun bakım ünitesinde yaşama tutunmaya çalışıyor, minik kızı ise yaşadığı hayatın yalan olmasını öğrenmenin ardından sırtını yasladığı koca dağın yıkılmasını kaldıramamıştı.

Böyle olmayacağını kendisi de iyi biliyordu. Bir şeylere karar vermesi gerekiyordu.

O sıra da telefonunun çalmasıyla düşüncelerini bir kenara bırakıp Efkan'a kardeşini gösterip odadan çıktı.

Albay'ın aradığını görünce boğazını temizleyip aramayı yanıtladı.

"Yamaç Pamir Tonga, Antalya emret komutanım!"

"Rahat yüzbaşım. Görev emri geldi."

"Tamam albayım."

Telefonu kapatınca sıkıntıyla nefes verdi. Babasını ve kardeşlerini böyle bir durumdayken bırakıp gitmek istemiyordu ancak işin ucunda vatan vardı. Ne ara koridorun sonuna geldiğini kendisi de anlamamıştı ama büyük adımlarla tekrardan odaya döndü.

Efkan gelen abisine göz ucuyla bakıp serumun içine ilaç enjekte edip geri çekilerek nefes verdi.

"Abim." Efkan abisinin sıkıntılı sesini duyunca yanına gidip sarıldı. Yamaç kardeşine kollarını sıkıca sarınca anladı şu birkaç saatte ne kadar çok yorulduğunu. Ancak şimdi durup soluklanma zamanı değildi. Ne zaman babaları iyileşirse o zaman omuzlarında ki bu yükler hafifleyecekti.

Kardeşinin sırtını birkaç kez destek olmak amaçlı vurdu. Çünkü bu kapıdan çıktıktan sonra görevden dönesiye kadar tüm sorumluluk kardeşinin omuzlarında olacaktı.

"Görev emri geldi aslanım."

Efkan duyduğuyla her zaman olduğu gibi kasıldı. Ne kadar bu duruma alışması gerekse de yapamıyordu.

"Belki hiç dönemeyeceğim. Bu yolda ölmekte var ancak eğer olur da dönemezsem onlara iyi bak olur mu? Böyle bir zaman da omuzuna bu ağır yükleri bırakmak istemezdim ama sende gitmek zorunda olduğumu biliyorsun. Hakkını helal et kardeşim. Benimki helal olsun."

"O nasıl söz abi. Döneceksin tabi. Hakkım helal olsun. Sen bizi düşünme. Buralar bana emanet."

Yamaç sadece gülümsemekle yetindi. Efkan'dan ayrılıp sedye de huzursuzca uyuyan kardeşinin başucuna geldi. Yüzünü biriciğinin boynuna gömüp derince soluklandı. 'Onun için' dedi. 'Onun bir yanını daha eksik bırakmamak için sapasağlam geleceğim' diye geçirdi içinden.

En nihayetinde verilen sözler tutulurdu...

~~~~~~~
Yamaç, Dinç ailesiyle de konuşmuş ardından karargaha geçmişti.

Kürşat bey, en büyük oğlu dışında diğerlerini eşi ve kızıyla beraber dinlenmeleri için eve gönderirken Gülnur hanım kızını burada tek bıraktığı için içi rahat değildi. Ancak Efkan'ın ve Kürşat beyin hastanede olduğunu bildiği için kendini biraz daha rahatlatmaya çalıştı.

Kürşat bey kendisini daraltan kravatını çekiştirerek çıkardı. O sırada yoğun bakıma koşarak giren hemşire ve doktorları görünce oğluyla beraber endişeyle ayaklandılar. Kötü bir şey olmaması için içinden dualar ederken aklından geçen kötü düşünceleri silmeye çalıştı. Ancak nafileydi.

Kaan Bey'e bir şey olursa Simay'ın düşeceği boşluğu düşündükçe çıldıracak gibi hissediyordu. Evet aralarında ki bağı görünce kıskanmıştı ancak bu ikisine de bir şey olmasını isteyeceği anlamına gelmiyordu.

Doktorlar daha çıkmamıştı. Kulaklarını dolduran koşma sesleriyle hızla başlarını koridorun başına çevirdiler. Simay buraya doğru koşuyor, Efkan da onu yakalamaya çalışıyordu. Belli ki doktorların odaya aceleyle girdiği haberini almışlardı.

Simay yoğun bakımın önüne gelince odaya gireceği sırada Efkan son anda tuttu. Simay girmek için çırpınıyor hatta yalvarıyordu ancak nafile.

Bir süre sonra doktorlar odadan çıkmaya başlayınca Simay hareketlerini kesti.

"Doktor bey babama bir şey mi oldu?"

Doktor sıkıntıyla onlara bakarken Baran ikilinin yanına geçip Simay'ın koluna elini koyup sıvazladı.

"Babanız hâlâ hayati tehlikeyi atlatmış sayılmaz. İyileşme umudu var ancak eğer kalp nakli olmazsa daha fazla dayanabileceğini sanmıyoruz. Kalbi fazlasıyla yorulduğu için onu hayatta tutacak kadar çalışmıyor. Bu yüzden makineye bağladık. Bu şekilde uzun süre yaşayamaz. Geçmiş olsun."

Doktorun söyledikleri ortaya bomba etkisi yaratırken Kürşat Bey'in çalan telefonuyla yüzünü sıvazlayıp oradan uzaklaştı.

Simay duyduklarıyla sanki başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissetti. Bacakları onu daha fazla taşıyamazken dizleri üstüne yere çöktü. Efkan da onunla beraber yere çökerken bir süre öyle kaldılar.

O sırada Kürşat Bey telefonun öbür ucunda ki eşine olan biteni anlatınca hepsi tekrardan hastaneye gelmişti. Yoğun bakım ünitesinin olduğu kata geldikleri sırada Simay çığlık çığlığa ağlayarak yumruklarını yere vurup abisini kendinden uzaklaştırıyordu. Diğerleri bu görüntü karşısında dayanamayıp ağlarken Simay'ın ciğeri yanıyordu. Beyni uyuşmuş gibiydi. Hiçbir şeyi aldılayamıyordu sadece aklında doktorun söyledikleri yankılanıyordu.

Hemşirenin getirdiği iğneyi Baran alıp vuracağı sırada kulaklarını dolduran haykırış boğazlarına koca bir yumru otutturmuştu.

"Baba! Baba yalvarırım bırakıp gitme."

BÖLÜM SONU

Selam.
Uzun süredir bölüm atmıyorum. Sizi fazla beklettim biliyorum.
Kısa bir bölüm oldu. Bir sonra ki bölüm ne zaman gelir bilmiyorum.
İyi okumalar.

19 Ocak 2023                                 15:37

Yeni AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin