11.Bölüm

208 14 3
                                    

Öyle bir zaman gelir ki yıllarca hayalini kurduğun şeylerden bile vazgeçersin.

Olan olaylardan sonra eve gelince direkt kimseye görünmeden odama çıkıp kendimi yatağa atmıştım.

Tavanda olan bakışlarım yatağın karışında duvara asılı olan tabloyu bulunca burnum sızladı.

Babamın iş seyahati için gittiğimiz İtalya da ünlü ressam Michael Gibson'a ricam üzerine elimde olan bir fotoğrafı verip çizdirmiştim. Aynısından babamın doğum günü için hediye olarak yaptırmıştım. İkimizde de aynı fotoğraftan vardı ve ben direkt yatağımın karşısına koymuştum.

Babamın resimde ki gülen yüzüne karşı bende tebessüm ederken gözlerim dolmuştu. Onu çok özlemiştim. Hiç bu kadar uzak kalmamıştık birbirimizden.

O an birden boğazımdan yukarıya tırmanan sıvıyla hızla elimi dudaklarıma örtüp yataktan kalktığım gibi banyoya koştum. Kulozetin önüne eğilip içimde hiçbir şey olmamasına rağmen kasılırken mide bulantımı düşünmemeye çalıştım. Biraz daha rahatladığımı hissedince yerden destek alarak zorla ayağa kalkıp lavaboda elimi, yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım.

Bakışlarım aynada ki yansımama takıldığında iç çektim. Kimse morarmış göz altlarımı ve çökmüş yüzümü görsün istemedim o an ama makyaj yapmak istemeyecek kadar da yorgun hissediyordum.

Odama geçip yatağıma oturdum. Bakışlarım telefonumu ararken odamın kapısı tıklatıldı. Verdiğim komutla odamın kapısı açılırken Sultan teyze odaya girdi.

"Kızım telefonunu ve çantanı arabada unutmuşsun Hakkı bey getirdi. Telefonun çaldı birkaç kere."

Elinde olduğunu yeni fark ettiğim telefonumu ve çantamı uzatırken sadece telefonu kendimi hareket etmeye zorlayarak öne doğru uzanıp aldım.

Tekrardan çalmaya başlayan telefonla açmadan Sultan teyzeye döndüm.

"Teyze çantamı giysi odasına bırakabilir misin?"

"Bırakırım kızım. Bu arada sofrayı hazırladım işin bitince gel olur mu? Güçten düştün iyice."

"Tamam gelirim Sultan'ım."

Sultan teyze çantayı bitakmaya giderken kapanan arama tekrardan başlamıştı. Ekranda abimin görüntülü aramasını görünce zorla yutkundum. Bu halimi görsün istemiyordum ama eğer açmazsam da bir şey sakladığımı düşünürdü. Sıkıntılı bir nefes verip yüzüme yalandan bir gülümseme koyarak aramayı yanıtladım. Bu sırada yatakta geriye doğru gidip sırtımı başlığa yasladım.

Ekranda abimin gülen yüzü beni görünce solup yerine çatık kaşları gelince iç çektim.

"Simay sen yemek yemiyor musun!"

Abimin sert ve yüksek çıkan sesiyle korkuyla sıçrarken yüzümde ki sahte gülümseme de solmuştu. Bakışları yumuşasa da ifadesi hâlâ aynıydı.

"Yiyorum abi."

"Nasıl yiyorsun, şu yüzünün haline bak resmen çökmüşsün. Biz buraya geleli daha bir hafta oldu Simay! Sen şimdiden böyleysen üç ay boyunca ne yapacaksın?"

Bir dakika, bir dakika... Üç ay mı?

"Üç ay mı? Abi ne üç ayı? Niye o kadar uzun sürecek?"

Abim sıkıntıyla nefes verip yüzünü sıvazladı.

"Kalp nakli bulundu demiştim ya aslında doğru bu ama nakil alacağımız kalbin sahibinin son bir ayı kalmış. Eceliyle olsun istemiş ailesi. Bu yüzden bir ay bekleyeceğiz. İki ayı da kalp uyumu için bekleyeceğiz. Tetkikler yapılacak, kalbin vücuda uyup uymadığına bakacaklar. Ameliyattan sonra yolculuk yapması doğru değil bu yüzden burada kendini toparlamasını bekleyeceğiz."

Söylediklerine bir cevap vermeyip sadece başımı sallayıp bakışlarımı başka yere odakladım. Onu böyle yaparak üzdüğümün farkındaydım ama elimden de bir şey gelmiyordu.

Onların gittiği günden bu yana düşündüğüm şeyi abime söylemeye karar verip tekrardan bakışlarımı telefona odakladım.

"Abi benim sana bir şey söylemem gerekiyor."

"Söyle güzelim."

"Ben düşündüm ve okulu dondurmaya karar verdim."

Bir süre abimden ses gelmezken alnında ki damarların belirginleşmesi fazlasıyla sinirlendiğini gösteriyordu.

"Şaka mı yapıyorsun abicim?"

"Hayır abi ciddiyim."

Abimin sinirle öne atılırken ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ama anlayamadım.

"Kızım sen şaka mısın? Ne oldu da bırakma kararı aldın Simay? Ne değişti? Babamın bu hale gelmesi-"

İçimde bir şeyler koparken abim cümlesine devam etmedi ama ne diyeceğini anlamıştım. Yüzümde buruk bir tebessüm oluşurken dolan gözlerime inat daha çok gülümsedim. Gözleri pişmanlıkla bakıyordu şimdiden.

"Vuslat, güzeli-"

Tebessümüm anında silinirken yerimde dikleştim.

"Bana güzelim falan deme! Neye sinirliydin de düşünmeden böyle konuşuyorsun bilmiyorum ama zaten canımın yandığını bildiğin bir şeyi nasıl da söylersin! Ya sen bunu nasıl söyleyebildin? Ne kadar pişman olduğumu, ne kadar acı çektiğimi bile bile nasıl bunu söyleyebildin aklım almıyor. Babamın kalp hastası olduğunu bilip bunu benden saklayan sen ve buna rağmen suçlu olan benim! Evet suçlu olduğumu biliyorum ama bunu demeni beklemezdim senden. Madem suçlayıp, sinirini benden çıkaracaktın, niye aradın?"

"Güzelim bi-"

Konuşmasına izin vermeden telefonu yüzüne kapatıp telefonu sinirle çaprazımda ki boy aynasına fırlattım. Ayna tuzla buz olurken yataktan hışımla kalkıp masamda, kitaplıkta ne varsa dağıtmaya başladım.

Her yer darmadağın olurken hem ağlıyor hem de çığlık atarak saçlarımı çekiştiriyordum. Birilerinin beni tutup bir şeyler dediğini duyuyordum ama anlayamıyordum. Saniyeler sonra kolumda hissettiğim sızıyla hareketlerim yavaşlarken en sonunda tamamen durmuş gözlerim de kapanmıştı.

Yeni AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin