Dark Little Paradise

230 18 25
                                    

"Solunuzda gördüğünüz malikane cinayet evi olarak biliniyor. Kan donduran cinayetlere şahit olmuş bu ev şehrin lanetli simgesi olarak adlandırılmaktadır. Evin gizemi de cinayetlerin sebebi de çözülememiş olsa da mahalle sakinleri evdeki paranormal olayların onları ve çocuklarını ne kadar tedirgin ettiğini her fırsatta dile getiriyor..."

"Nasıl paranormalliklerden bahsediyoruz?" diye sordu saçları hatırı sayılır miktarda dökülmüş, siyah gözlüklü bir adam.

"Mahallede yaşayanların söylediklerine göre aradan ne kadar zaman geçerse geçsin ev hep temiz, bahçe hep bakımlı. Ayrıca her Noel ev dekore ediliyor. Komşular evden gelen klasik müzik sesinden de oldukça şikayetçi."

"Yani biri evi temizliyor ve siz de burayı bize cinayet evi diye göstermeye çalışıyorsunuz hm?" dedi adam karşısındakini hafife alan bir gülümsemeyle.

"Bize cinayetlerden bahseder misiniz?" diye sordu zümrüt yeşili gözleriyle eve merakla bakan genç adam.

"Elbette bahsederim, Harry." dedi tur rehberi sıcak bir gülümsemeyle. Harry Styles'ı tanıyordu. Harry'i bu turlarda o kadar görmüştü ki... Çocuk tam bir suç aşığıydı. Cinayet, soygun... Hepsini en ince ayrıntılarıyla öğrenmek için can atıyordu.

"Cinayetler hakkında söylenebilecek pek bir şey yok maalesef çünkü polisler olayı fark ettiğinde kanıtlar çoktan yok edilmişti. Bu evi ilk yaptıran kişiler William ve Edward adında iki geçti. Kayıtlarda iki arkadaş oldukları yazıyor ancak hepmizin tarihçilerin sevgililerden nefret ettiğini biliyoruz. Birbirne aşık bu iki genç -muhtemelen çok zenginlerdi- bu gösterişli malikaneyi yaptırmışlardı. Evin için ne yaşandı tam olarak bilen biri yok ancak gençler doğru yoldan oldukça uzaklaştı. Bu iki genç adam acımaz birer seri katile dönüştü. Kurbanlarını bu eve getiriyor uydurdukları bir ritüelle onları katlediyorlardı. Onlar için her şey iyi gidiyordu ta ki gençeler birbirlerini öldürmeye karar verene kadar. William mı Edward'ı öldürdü yoksa Edward mı William'ı bilen yok. Çünkü sevgilisini öldüren genç ne yaptığının farkına vardığına vicdan azabına dayanamayarak kendini öldürdü."

"Ben buna Tanrı'nın gazabı-"

"Bu turda herkese saygıyla yaklaşıyoruz beyefendi" diyerek susturdu rehber homofobik bir nutuk çekmek üzere olan adamı.

"Peki bir insan neden sevgilisini öldürür?" diye sordu Harry.

"Bu konu hakkında hiçbir bilgi yok. Belki vicdan azabı akıllarını yitirmelerine sebep olmuştur, kim bilir?"

"Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim." dedi Harry rehbere. Araba harekete geçmeden önce evi biraz daha incelemek için bakışlarını malikaneye çevirdi. Katiller hep ilgisini çekmişti. Cinayetleri onayladığından değil ama araştırmak hoşuna gidiyordu. Paranormal olaylara ise inandığı yoktu. Ancak bu ev hoşuna gitmişti. Evin sahiplerinin gay olması da hoşuna gitmişti... Yani kendini onlara yakın hissetmişti.

O heyecanla evi incelerken evin gösterişli kapısı açıldı. Bir soyluymuşcasına giyinmiş nefes kesici bir adam bir elinde gazetesi diğer elinde fincanıyla bahçeye adım attı. 

Hani evde kimse yaşamıyordu?

Harry bunu rehbere sormak istemişti ama kelimeleri düzgün bir sıraya koyamıyordu. Bu adam... Göz alıcıydı. Büyüleyiciydi.

Yakışıklı beyefendi bahçesindeki oturma grubuna yerleşirken gözü tur arabasına takıldı. Sıkılmış bir ifadeyle gözlerini devirdi. Bunu yaparken bile çok çekiciydi.

Adam tur arabasını görmezden gelerek çayını yudumladı. Oysa Harry onla göz göze gelmek istemişti.

Adama hak veriyordu. Muhtemelen her hafta gelen tur arabalarından bıkmış olmalıydı. Evine cinayet evi denmesi, paranormal olaylardan bahsedilmesi bunaltıcı olsa gerekti.

Harry adamı sevmişti. Adam oldukça yakışıklıydı. Bir asilzade gibi gözüküyordu. Ve karşısındaki meraklı gözleri önemsemeden gazetesini okuyup çayını yudumluyordu. Daha muhteşem biri olabilir miydi?

"Ev ziyarete açık mı?" diye sordu saçları kırlaşmış bir kadın. Aradan geçen yıllar güzelliğine güzellik katmıştı adeta.

"Yeterince cesursanız neden olmasın?"

"Ölü iki gayden mi korkacağım? Hah!" dedi az önce nutuk çekmeye çalışan yaşlı adam.

"Ölü ya da diri her gayden korkuyormuşsunuz gibi geldi bana." dedi Harry dilini tutamayarak.

"Sorun eve giren hayvaların -polis köpekleri de dahil- anormal hareket etmesi, çocukların evde hareketlilik olduğuna yemin etmesi, eve giren bebeklerin durduk yere ağlamaya başlaması, efendim." dedi tur rehberi. "Ev sahiplerinin gay olması sadece ek bilgiydi."

"Tanrı bu tür-"

"Yüce İsa aşkına biraz susun!" diye söylendi Harry. "Katillerden bahsediyoruz. Gay de olsalar cetvel kadar düz de olsalar onlar katil. Bir, Tanrı'dan çok korksalar seri katil olmazlar. İki, Tanrı'nın her eşcinseli cezalandırmak istediğini nereden çıkardığınızı çok merak ediyorum."

Harry'nin sesi evin sahibine bile gitmiş olsa gerek adam gazetesinden başını kaldırıp Harry'i incelemeye başlamıştı. Yüzünde duyduklarını beğendiğini belli eden bir ifade belirmişti. 

"Ortam biraz gerildi... Hadi insanları eleştirmeyi bırakalım ve turumuzun keyfini çıkaralım." dedi rehber homofobik adama susması için yalvaran gözlerle.

"Evet öyle yapalım yoksa insanlar bu tur arabasını bir cinayet arabası olarak anmaya başlayacak." dedi Harry kollarını kavuşturup arkasına yaslanarak.

"Harry! Sana hiç yakışmıyor."

"Ben mi? Ah hayır, ben kimseyi öldürmeyeceğim. Ama bu arabada güvende hissetmemeye başladım."

"Elbette güvendesin."

"Gay hayaletler bize musallat olmadığı sürece." diye homurdandı adam.

Evin sahibi kaşlarını çatmış arabadaki konuşmaları dinliyordu. Gergin ortam hoşuna gitmişti ama homofobikleri hiçbir zaman sevmemişti.

"Gay hayaletler size dokunmaz bile hiç merak etmeyin." diye soludu Harry. "Sıra size gelene kadar..."

"Senin çok hoşuna gidermiş  gibi geldi bana."

"Sizi ne ilgilendirir ki?"

"Beyler beyler! Hadi sakin olalım ve turumuza devam edelim" dedi rehber yüzündeki gerginliği bir gülümsemeyle saklamaya çalışarak.

Tur arabası gezisine kaldığı yerden devam ederken ev sahibi olan asilzade arabanın arkasından bakakalmıştı. Harry... Demek dalgalı saçlarıyla homofobikleri sinir eden gencin adı Harry'di. Yaygın hatta sıradan bir isimdi. Prens Harry vardı, Harry Potter vardı, son zamanların popstarı Harry vardı... Ve onlarca Kral Henry vardı. Ama hiçbiri bu genç kadar büyüleyici değildi. Hiçbiri Louis'nin ilgisini bu kadar çekememişti. Ve neredeyse hiçbiri bu Harry kadar cesurca savunamamıştı kendini.

Louis bu çocuğu sevmişti. Onu bir daha göremeyecek olması üzücüydü.

En azından onu bu bedenin içinde tekrar göremeyecek olması üzücüydü...

Murder HouseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin