Don't You Remember?

103 14 11
                                    

Cesaretiniz varsa evi ziyaret edebilirsiniz.

Bu sözler son birkaç gündür Harry'nin zihninde yankılanıyordu.

Cesareti var mıydı? Kesinlikle evet.

Ancak evin bir sahibi vardı. Nefes kesici adam... O adam evdeyken eve nasıl girebilirdi ki.

İyi günler olağanüstü yakışlıklı beyefendi acaba evinizi gezebilir miyim? diyemezdi.

Yoksa diyebilir miydi?

Ev müze gibi bir yerse ücretini ödediği sürece girmekte özgürdü.

Zaten bu ev oldukça ünlüydü. Muhtemelen ziyaretçileri boldu. Harry de bu eve diğer herkes gibi girebilirdi.

Bu evi neden bu kadar merak ettiğini bilmiyordu. Yıllar önce işlenen cinayetlerden hiçbir iz kalmamış olsa gerekti. Peki Harry bu evi görmeyi neden bu kadar istiyordu? Bilmiyordu. Bu evde onu çeken bir şey vardı. Evin hikayesi ilgisini çekmişti ve ev sahibi çok seksiydi.

Kendine gel, dedi Harry kendi kendine. Ev sahininin ne kadar çekici olduğu önemli değildi. Harry sadece evi merak ediyordu. Evet.

Oraya tekrar gidecekti. Homofobiklerle dolu bir tur arabasıyla değil tek başına gidecekti. Ev sahibinden izin isteyerek eve girecek etrafa biraz göz attıktan sonra evine geri dönecekti. Ev sahibiyle flörtleşmeyecek, adamın ilgisini çekmeye çalışmayacaktı. Adamı takıntı haline getirmemeliydi. Adamın evli olup olmadığı bile bilmiyordu. Koskoca malikanede tek başına yaşıyor olabilir miydi? Bilmiyordu. Merak etmiyordu. İlgisini çeken şey adam değil evdi.

Edward ve William'ı merak etmişti. İnternetten biraz araştırma yapmaya çalışmıştı. Yaşanan olay çok eskiye dayandığından olsa gerek bulabildikleri söylentilerden ibaretti.

William soylu bir gençti. Ailesinin gurur kaynağıydı. Asil hareketleri çevresindeki herkesi büyülüyordu. Ancak onu büyüleyebilen tek bir kişi vardı. Edward adında hayatını sanata adamış bir genç. William onun ne kadar yetenekli bir ressam olduğunu duymuş portesini yaptırtmak için onu seçmişti. Bu şekilde tanışan iki genç zamanla daha da yakınlaşmıştı. Gizlice aşk yaşayan iki genç saklanmaktan yorulduklarında William bir malikane yaptırmış, sevgilisiyle orada yaşamaya başlamıştı. Nasıl olduysa biri sanata diğeri bir sanatçıya aşık olan zarif iki genç azılı birer seri katile dönüşmüştü. Ve bu da sonlarını getirmişti. Gençlerin gözleri birbirlerini öldürecek kadar kararmıştı. Güzel olan her şey son bulmuştu.

Harry o eve gitmek yıllar önce büyük cesaret sahibi olan iki gencin yaşadığı eve gitmek istiyordu. Orada olması gerektiğini hissediyordu. Nedenini bilmiyordu...

♡•♡•♡•♡•♡•♡

Harry malikaneye gitmek için özenle hazırlanmıştı. Trajik bir aşk hikayesine şahitlik etmiş eve umursamaz bir tavırla gitmek istemiyordu. Belki de eve gitmeden hemen önce bir buket beyaz gül almasının sebebi buydu.

Bahçe kapısının önüne geldiğinde ev sahibi her zamanki gibi oturma gruplarına oturmuştu. Bugün elinde bir kitap vardı. De Profundis. Kitabın adı Harry'e bir yerlerden tanıdık gelmişti ama Harry bu kitabı okumadığına emindi.

Adamın okumasını bölmek istemese de bahçe kapısını aralayıp içeri girdi. Kapının gıcırtısıyla ev sahibi mavi gözlerini Harry'e dikmişti.

"İyi günler, efendim." dedi Harry sevecen bir gülümsemeyele yaklaşarak. Adamın gözleri ne kadar da güzeldi.

Adam cevap vermek yerine bakışlarını kitabına indirmişti. Belki de duyma problemleri vardı.

"Beyefendi?"

Adam tekrar Harry'e bakmıştı. Bakışlarımda boş, manasız bir ifade vardı.

"Dilimi biliyor musunuz?" diye sordu Harry.

Adamın kafasının karıştığı her halinden belliydi. Yavaşça elindeki kitabı masaya bıraktı. Şüpheci gözlerini çevrede gezdirdi.

"B-benle mi konuşuyorsun?"

"Evet, efendim." dedi Harry adama biraz daha yaklaşarak elindeki buketi ona gösterdi. "Bu çiçekler sizin için."

Adam hayrete düşmüş bir ifadeyle buketi aldı. Elleri titriyordu.

"Hayatımda ilk defa birinden çiçek alıyorum." diye mırıldandı.

"Her şeyin bir ilki vardır, öyle değil mi?" dedi Harry sevinçle.

"Sen gerçekten benimle konuşuyorsun." Adamın neden bu kadar şaşırdığını anlayabiliyordu Harry.

"Cinayet evi olarak bilinen bir yerde yaşamak oldukça zor olsa gerek. Özellikle de evinize her hafya tur düzenleniyorken. Aslında ben de bunun gibi bir şey için geldim. Evi gezebilir miyim?"

Adam bir süre Harry'e kararsızlıkla baktı.

"Adın Harry, öyle değil mi? Gay hayalet mevzusunda konuşurken duymuştum seni."

"Ah evet... Adım Harry Styles." dedi Harry hafifçe kızararak.

"Louis William Tomlinson." diyerek kısaca tanıttı ev sahibi kendisini.

"Adınız William mı? Mahellelinin sizden neden korktuğunu şimdi anladım. Muhtemelen sizi hayalet falan sanıyorlardır ."

"Muhtemelen."

"Peki şimdi evi gezebilir miyim?" diye sordu Harry masum bir tavır takınarak.

"Evi mi? Neden malikanemi gezmek istiyorsun ki?" Adam gözlerini kısarak onu incelerken Harry bu gözlerde kaybolabileceğini hissetti.

"Tur için."

"Evimin içine de mi tur düzenleniyor artık?" Adamın kaşları çatılmıştı.

"D-düzenlendiğini sanmıştım."

"Neden böyle bir şey yapılsın?"

"Meraklılar için belki..." dedi Harry sesi içine kaçmış gibi hissediyordu. Keşke yer yarılsaydı da içine girseydi.

"Neyi merak ediyorlar?"

"Gay seri katilleri... Biraz merak uyandırıcı."

"Gay olmaları mı yoksa katil olmaları mı?"

"Bilmiyorum." dedi Harry içinde ağlama isteği uyanmıştı. Burada ne yapıyordu ki?

"Neyi merak ettiğini bile bilmeden evime mi geldin genç adam?"

"Özür dilerim." diye mırıldandı Harry. "Sadece böylesine büyüleyici bir aşk hikayesi neden bu kadar trajik bir şekilde son buldu bilmek istemiştim."

Louis'nin bakışları yumuşamış hatta yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti.

"İçeri gel." dedi Louis. "Sana çay yapayım sen de bu sırada evi dolaşmış olursun."

"Çok teşekkür ederim." dedi Harry. Zümrüt yeşili gözleri sevinçle ışıldamıştı.

Murder HouseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin