Do You Know Who You Are?

116 12 16
                                    

Bilinmezlikler acı verir insana. Neyi bilmediğini, neye karşı tedbirli olman gerektiğini anlamadığında içine korku düşer insanın.

Harry bir boşluktaydı. Soğuk, karanlık bir çukurdu bura. Düşemiyordu ama çıkamıyordu da. Tutunacak bir yer arıyor, bulamıyordu. Nefes almaya çalışıyor ama alamıyordu.

Ne olduğunu bilmiyordu. Başına gelenlere anlam veremiyordu. Zihnin içinde, çok derinlerde sesler duyuyordu. O seslerin ne dediğini net olarak duyamıyordu. Bazen nefes almayı bırakıyor, seslerin ne dediğine odaklanmaya çalışıyordu.

Edward.

Bu ses defalarca yankılanmıştı zihninde.

Edward. Edward. Edward... Hayatımın aşkı.

Birinin size hayatının aşkı olduğunuzu söylemesi çok ilginç bir histi. Hayatının aşkı. Yaşamı boyunca en çok sevdiği insan. Ayrılsalar bile sonsuza kadar seveceği insan... Asla unutamayacağı kişi.

Seni seviyorum.

Harry, bunu söyleyen sesin sahibinin kim olduğuna anlam veremiyordu. Tanıdık bir sesti... Çok tanıdık.

Seni hep seveceğim.

Ellerinde bir soğukluk hissetti. Aşina olduğu bir soğukluktu bu. Biri elini tutuyordu.

Soğukluk yukarı çıkıyordu. Harry'nin alevler içindeki vücudunu serinletiyordu. Derin nefesler almasını sağlıyordu. Harry'nin yanaklarında duraksıyor sonra yavaşça tekrar hareket ediyordu. Okşuyordu?

Harry'i incitmekten korkarak dokunuyordu. Parmaklar Harry'den uzaklaşıyor, hafifçe tekrar yanağına temas ediyordu. Harry'i soğuktan dondurmuyor sadece içindeki ateşi söndürüyordu.

Harry gözlerini araladığında başı inanılmaz derecede ağrıyor, gözleri yaşarıyordu.

Nerede olduğunu anlamak için korkuyla etrafına bakındı. Buranın tavanı da diğer her oda gibi yüksekti. Tavana da oldukça etkileyici gözüken resimler çizilmişti. Muhtemelen bunları da Edward çizmişti. Başını yavaşça sağa çevirdiğinde Louis'nin onu endişeyle süzen mavileriyle karşılaştı.

"Ben-" Harry konuşmaya başlasa da cümlenin devamını getiremedi. Ben kimim mi diyecekti? Sen kimsin mi? Yoksa Edward'ı mı soracaktı? Burası bizim yatağımız mı?

Louis hiçbir şey söylememişti. Onu konuşmaya teşvik etmeye çalışmıyordu. Harry'nin yanağını okşadı yavaşça. Bunu yapabildiğine inanmıyordu. Sevdiğinin ona geri döndüğüne inanmakta zorlanıyordu...

Harry, Louis'nin baş parmağını alt dudağında hissetti. Louis'nin parmağı ve özlem dolu bakışları dudağında bir süre oyalandıktan sonra ondan uzaklaşmıştı.

Harry ilgisizlikten hoşlanmadığında olsa gerek kaşlarını çatmıştı. Louis ise bu tanıdık yüz ifadesine karşılık tebessüm etmekle yetinmişti.

"Seni ne kadar özlediğimi kelimelerle tarif etmek imkansız. Yıllardır bu güzel gözlerinin hayaliyle yaşıyorum. Yıllardır... Dışarıda bir yerlerde mutlu olduğunu hayal ederek huzur bulmaya çalışıyordum."

Harry ne diyeceğini, ne soracağını bilemiyordu. Aklına binlerce soru akın ediyordu ama o, önce hangisini sorması gerektiğine karar veremiyordu.

"Nereden anladın?" diye sordu kısık bir sesle.

"Zaman pek çok şeyi değiştirebilir. Değiştiremeyeceği sadece iki şey var. Kalbimin en derinlerinde sakladığım bu iki şeye kimse dokunamaz, kimse zarar veremez. Birincisi, sana olan aşkım. Diğeri ise senin bana bakışların. Kimse bana böyle bakamaz. Kimse bu kadar anlamlı, tutkulu, aşk dolu bakamaz."

Murder HouseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin