bir

8.6K 692 606
                                    

Güne güneş ışıklarıyla uyandığımı sanıyorsunuz değil mi? Maalesef hayır. Telefonumun çalmasıyla uyandım. Her zaman ki gibi sabahın köründe Jisung arıyordu. Bir süre ekrana baktıktan sonra açtım telefonu

"Alo?"

"Alo? Alo? Alo? FELIX!!!"

"Ne var be?"

"Erken buluşacağız bu gün."

"Eee?"

"Aptal erken gel işte 1 saate okulun kantininde ol."

"Ama-"

Dıııtt

Mal yüzüme kapattı telefonu. Hangi angut Felix'in cazibesine karşı çıkıp yüzüne telefonu kapatabilir?

Han Jisung.

O malı daha fazla düşünmemeye çalışarak zorda olsa kalktım yataktan. Saat 7'yi gösteriyordu ve bizim yaptığımız işe bak cidden akıl alası değil.

Ayaklarımı yere sürte sürte lavaboya girip günlük işlerimi hallettim sonrasında tekrar ayaklarımı yere sürte sürte odaya ilerledim. Üzerime basit bir şeyler giymek istedim ama sonra durdum. BU GÜN HYUNJIN'IN MAÇI VARDI!!!

Hyunjin kim diye sorarsanız benim platonik aşkım. Okulda bayağı popüler ve arkadaşları dışında kimsenin yüzüne -bende dahil- bakmıyor. Basketbol takımının kaptanı zaten bu yüzden popüler birdeee yakışıklı olduğu için sanırım. Ama ben onun ne popülerliğine ne de yakışıklılığına aşık oldum. Ben onu Hyunjin olduğu için sevdim. Onu her türlü seviyorum ve 1 yıldır platoniğim. Evet, biraz saçma ama öyle. Hatta bazen... Hyunjin'i sevgilim falan sanıyorum ve bu yüzden Jeongin benim triplerimi çekiyor...

Jeongin ile birlikte yaşıyorum. Onun ailesi Busan'da benimkiler ise Avustralya'da. O yüzden beraber yaşıyoruz. İkimizde çalışmıyoruz çünkü buna gerek yok. İkimizinde ailesi her hafta bize para gönderiyorlar. Mutlu mesut yaşıyoruz işte.

Üzerime beyaz bir tişört, altıma da bol beyaz bir pantolon giydim. Nedense bu gün beyaz giyinmek istedim. Daha sonra dudağıma nemlendiricimi sürüp odadan çıktım. Ve Jeongin'in odasına doğru adımladım. Onun odası benim çaprazımda kalıyordu. Kapıyı tıklamak için elimi kaldırmıştım ama arkamdan biri bana seslendi.

"Hyung??" Jeongin'den bir yaş büyük olduğum için bana hyung diyor.

"Oh Jeongin?? Ne işin var bu saatte??"

"Şey beni Jisung aradı da erken buluşmamız gerekiyormuş."

Gözlerimi devirdiğim zaman Jeongin ne olduğunu anlamıştı.

"Seni de mi aradı?"

"Maalesef Jeong."

"İyi tamam o zaman ben hazırım sende hazırsan gidelim yavaştan. Orada kahvaltı yaparız diye düşündüm. Sonuçta kantinde buluşacakmışız."

"Çok iyi olur. Bende hazırım bekle eşyalarımı alıp geleyim sen çık kapıya."

"Tamam hyung." Jeongin beni onayladıktan sonra tekrar kendi odama döndüm. Ve yatağımın üzerinden telefonumu aldım. Çantamı ve ceketimide aldıktan sonra Jeongin'i daha fazla bekletmemek adına evden çıktım. Ayakkabılarımı giyip, kapıyı da kilitledikten sonra beraber yürümeye başladık. Okul bize çok uzak değildi en fazla on beş dakika sürüyor.

Nihayet okula vardığımızda çok az kişi vardı. Zaten bu saatte öğrenciler burada ne arasın değil mi?

Binaya girip kantine doğru yürümeye başladık. Changbin ve Jisung ikilisi el kızartmaca oynuyorlardı. Kafamı iki yana sallayıp onların yanına adımladım.

"Napıyorsunuz salaklar?"

"AAAHHH CHANGBIN HYUNG ELİMİ KIRDIN RESMEN!!!"

Jisung eline hızlı hızlı üflüyordu. Bende kafasına çok sert olmayacak şekilde vurdum.

"Mal adamdaki kasları görmüyor musun? Elini boşver kolunu kırar direkt." Bu dediğimle Changbin'in göğsü kabarmıştı. Kollarını kaldırıp kaslarını gösteriyordu. Jisung ise -zavallım- hâlâ eline üflüyordu.

"Jisung abartma sende."

"Ya Felix cidden acıyor." Elini ağzından çekip baktım. Bu adam ciddi miydi? Çocuğun eli kızarmamış, morarmış.

"Jisung gel lavaboya gidelim hem bende krem var onu süreriz."

Jisung beni onaylayınca bu sefer Jeongin'le Changbin'e döndüm onlar ise aralarında konuşuyorlardı. Bizi bile umursamıyorlardı.

Jisung'un kolunu tutup ayağa kaldırım ve lavaboya doğru sürüklemeye başladım. Ama gördüğüm şeyle yerimde duraksadım.

----

Hello 😘

Yeni fic gercekten ficlere doyamiyorum

Umarim seversiniz!!

Diger bolumde goruselim 💌

- Oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayin lutfen<3 -




ponpon kızlar, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin