yedi

4.2K 504 245
                                    

"E hazırsanız gidelim." Hepimiz Minho'yu onaylayınca bahçenin çıkış kapısına doğru ilerledik. Ben ise kolumu Minho'nun omzuna attım. Öyle sohbet edercesine yürüyorduk işte.

"Hangi kafeye gideceğiz?" Bu soruyu Felix sorunca kafamı biraz indirip Felix'e baktım. Sorunun cevabını almak istermişcesine herkeste gözlerini gezdiriyordu. Kimse konuşmayınca ben cevap verdim.

"Okulun yanındaki kedi kafeye." Felix onaylayan mırıltılar çıkardı.

Bir süre daha yürüdükten sonra nihayet kedi kafeye gelmiştik. Gelir gelmez Felix direkt kedilerin olduğu yere doğru koşar adımlarla gitti. Bende gülümseyip peşinden gittim. Diğerleri de başka yerlere dağıldılar açıkçası bizi pek umursamadılar. Bu da benim işime geldi.

"AAA ÇOK TATLISIN SEN!!" Felix'in bu dediğine kıkırdayıp elimi kedinin başına attım ve sevmeye başladım. Felix beni tam arkasına görünce biraz geri çekildi.

"Acaba bu kedinin adı ne?" Felix'in bir yandan kediyi severken benimle konuşmaya çalıştığını anladım.

"Bilmem, biz koyalım mı?" Kafasını olumlu anlamda sallayınca düşünmeye başladım.

"Of aklıma bir şey gelmiyor." Deyip bana döndü ben ise hâlâ düşünüyordum.

"Tonton olsun mu?" Deyip Felix'e döndüm. O ise ilk biraz bana ters ters baktı.

"Bu kedi tombul mu Hyunjin?"

"Evet?" Deyip kediyi sevmeye devam ettim. Şu an ikimizde kedinin yanı başında oturuyorduk.

"Bu kedi beş aylık bebekten bile daha zayıf." Deyip bakışlarını kediye çevirdi.

"Hmm..." Deyip düşünüyor gibi yaptım.

"Paris olsun mu? Hm ne dersin?" Bu sefer Felix öneride bulunmuştu.

"Oha! Çok güzel." Felix bana gülümseyip kediyi sevmeye devam etti.

"Neden Paris?"

"Hm bilmem. En çok gitmek istediğim yer." Onu onaylayan mırıltılar çıkardım. Bir süre sonra Paris miyavlamaya başladı.

"Felix Paris'i duyuyor musun?"

"Ne?" Deyip bana anlamayan bakışlar attı.

"Hyunjin çok yakışıklı, diyor."

"Hmhm kesin öyle diyordur."

"Sor bak." Deyip kafamla Paris'i işaret ettim.

Ha bu arada Paris'te full gri yumuş yumuş bir kedi.

"Paris, Hyunjin mi daha çok yakışıklı yoksa ben mi?" Paris bir süre daha miyavladı. Felix cevap vermeyince ben sordum.

"Ne diyor?" Bu dediğime Felix kıkırdayıp cevap verdi.

"Felix daha yakışıklı, diyor." Dudaklarımı büzdüm Felix'in böyle demesiyle. Paris tekrar miyavladı. Bu sefer ben konuştum.

"Hyunjin'in cazibesi varken Felix ikinci olur, diyor." Deyip bu sefer çenesini sevmeye başladım. Felix ise göz devirmişti.

Bir süre sonra Paris tekrar miyavlamaya başladı.

"Hm ne?" Felix Paris ile konuşuyordu ben ise onları izliyordum.

"Hyunjin, Paris; Felix, Hyunjin'i burada bırakıp gidelim hadi, diyor." Deyip Paris'i kucağına alıp uzaklaştı.

"Hey!!" Diye biraz sesimi yükselttim arkasından. Felix ise küçük bir kahkaha atıp köşeye bir yere gidip oturdu. Kucağında Paris'i sevip onunla -şahsen buradan öyle görünüyor- konuşuyordu. Ben ise pür dikkat onları izliyordum. Felix kafasını bana çevirdiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım o ise dil çıkardı.

Bende arkaya gidip birtane kedi aldıp geri oturduğum yere geldim. Aldığım bu kedi bu sefer beyaz kediydi. Bunun adını ne koysam diye düşünüyordum onu severken. Kafamı Felix'e doğru kaldırdığımda bize bakıyordu. Belki yanına gitmeliyim diye düşündüm. Ama kurabiye alıp gitmek istedim. Bu kafeye önceden Minho'yla bir-iki kere gelmiştik. Burasının kedi patili kurabiyeleri çok güzel oluyor.

Biraz kedi patisi şeklinde çilekli kurabiyelerden alıp geri yerime oturdum. Felix ise hâlâ bana bakıyordu. Beyaz kediyi alıp onun yanına geldim ve oturdum. İkimizde kucağımızda kedilerle oturuyorduk ama konuşmuyorduk. Kurabiyeleri Felix'e uzattım. O ise anlamayan bakışlar ile bana bakıyordu.

"Çilekli kurabiye, yiyebilirsin. Bizim için aldım."

"Teşekkür ederim!" Deyip direkt kurabiyeye elini attı. Mutlu olmuşa benziyordu.

"Çilekli şeyleri çok severim." Deyip kurabiyeyi ağzına götürdü. Şimdi anlamıştım neden hemen kurabiyeye elini attığını. O mutlu olmuş bir şekilde kurabiyesini yerken ben ise onun her kurabiyeyi ağzına almak için oynattığı kalp şeklindeki dudaklarını izliyordum.

Beyaz kedi miyavlayınca ona döndüm.

"Ne istiyorsun~?" Ben konuşunca Felix'te bize döndü. Kedi biraz miyavladıktan sonra ben konuştum.

"Ama sen yiyemezsin ki bunu." Deyip kafasını sevmeye başladım.

"Ne diyor ki?" Felix'in bu meraklı haline gülücük bırakıp onu cevapladım.

"Kurabiyeden yemek istiyormuş."

"Hmm..." Felix onaylayan mırıltılar çıkardı. Bende birtane kurabiye alıp ağzıma attım. Zaten küçücük bir şeyler. Beyaz kedi miyavlamaya devam edince tekrar ona döndük ikimiz -sanırım üçümüz demeliyim çünkü Paris'te döndü-

"Ne oldu Hyunjin?"

"Felix, senin yüzündenmiş."

"Ha-ne? Ne benim yüzündenmiş?"

"Kurabiyeyi öyle bir yiyormuşsun ki kediciğimin canı çekiyormuş." Felix bu dediğime göz devirip kıkırdadı.

Ben ise zamanın durmasını ve Felix'le beraber, onun yanında olmak istedim.

---

Ay cringe olmamistir umarim severek okumussunuzdurr!!

Diger bolumde goruselim 💌

- Oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayin lutfen<3 -

[Reklam yapayim azicik instagram: l0veuntold_]

ponpon kızlar, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin