"HYUNG!!" Jeongin'in kapının arkasından bağırmasıyla gözlerimi yavaşça araladım. Olanları idrak ettiğimde ayağa kalktım ve kapıyı açtım.
"Noldu?" Dedim elimle saçımı kaşırken o ise bana kaşlarını çatmış bakıyordu. Ne oldu cidden?
"Ya hyung çok erken geldin ya akşamı beklerdim ben niye acele ediyorsun?" Dedi alayla. Bende nefesimle güldüm.
"Jeongin söyleyecek misin?" Dedim tekrar ona bakarken.
"Seungmin kahvaltıya çağırıyor."
Siktir.
Dün Hyunjin'le konuşmuştum ve aşırı utanıyorum. Nasıl yüzüne bakacağım ben onun? En iyisi gitmemek.
"Jeongin be-"
"İtiraz istemiyorum hyung! Geleceksin. Git hazırlan, yarım saate çıkarız." Deyip beni kapının önünde bıraktı. Ama cidden gitmek istemiyorum. Tamam, dün güzeldi ama ben bir kere bile kendi evimde zaman geçiremeyecek miyim?
Negatif düşünceleri bir kenara bırakıp Hyunjin'imi düşünmeye başladım. Ah Tanrım o cidden çok güzel.
Okulun kapanmasına son bir buçuk hafta. Minho, Changbin ve Chan bizden büyük oldukları için bu sene mezun oluyorlar. Jeongin dışında bizde diğer sene 12. Sınıf olacağız. Şu anda 11. Sınıfız, Jeongin 10. Okul bunun için balo düzenleyecek. Ve ben bunun için çok heyecanlıyım belki de... Hyunjin ile gidebilirim ne dersiniz?
Odama geri girince ilk lavaboya gidip işlerimi hallettikten sonra gardırobumun önüne gidip ne giysem diye düşündüm. Bol bir pantolon giyip onun gibi üstüme de bir tane tişört geçirdim ve elimle de saçımı düzeltip -cüzdan ve telefonumu da alıp- aşağı indim.
"Hyung~" Jeongin bana girişin oradan sesleniyordu. Ben ise daha yeni merdivenlerden iniyordum.
"NE?!" Diye yanıtladım onu. Ben yanına gidesiye kadar bir şey demedi. Cidden sinir bozucu bir ekmek.
"Niye bağırıyorsun be..." Dedi caddeye çıkarken. Bende ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim ve onun yanına caddeye indim sonra da beraber yürümeye başladık.
"Niye kapının oradan bağırıyorsun o zaman?" Dedim bende telefonumu açarken.
"İyi tamam." Deyip gözlerini devirdi. Ben telefonumla uğraşırken -arada etrafıma da bakınıyorum- Jeongin'de çaktırmadan telefonuma bakmaya çalışıyordu. Dışarı bir nefes verip telefonu gözüne soktum.
"Al bak bak, nolucak ya bak işte. BAKSANA!" Diye daha da gözüne soktum. O ilk başta ne yaptığımı anlayamamış olacak ki şaşkınca bana bakıyordu. Bu sefer gözlerimi devirip telefonumu önünden çektim.
"Hyung... Noldu sana ters tarafından mı uyandın?" Diye sordu hâlâ bana şaşkınlıkla bakarken. Ben ise sinirliydim. Bir gün bile evde kalmayacak mıyız biz?
Telefonu kurcalarken karşıma, lunaparkta çektiğim Hyunjin'in fotoğrafı çıkınca sinirim uçtu gitti. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu. Jeongin bunu görecek olacak ki rahat bir nefes verip önüne dönmüştü.
"Merak etme, Seungminlere gidince Hyunjin'i görürsün rahatlarsın sen." Deyip alay etti benimle. Telefonumu kapatıp omzuna çok sert olmayacak şekilde vurdum. Sanırım bu gün gerçekten tersimden uyandım.
---
"Hoşgeldiniz!~" Seungmin bizi kapıda karşılayınca ona gülümseyip içeri girdim. Girdiğim gibi Hyunjin'in sesi kulaklarıma dolmuştu. İstemsizce tebessüm etmiştim.
"YA CHAN VERSENE ŞUNU!"
"BİRDAHA BANA ONİ CHAN DİYECEK MİSİN?!" Chan'da Hyunjin gibi bağırınca onların oldukları odaya -salona- doğru ilerledim ve kafamı yavaşça içeri uzattım.
Chan, koltukta yayılmış yatıyor elinde bir telefon -Hyunjin'in sanırım- Hyunjin'de onun üstüne çıkmış elindeki telefonu almaya çalışıyordu.
"YA HYUNG VERSENE!" Hyunjin Chan'ın üstünden yuvarlanıp yere düşünce beni gördü. Bende içeri bütün vücudumu soktum.
"Ah..ahah, Selam Felix..." Dedi kollarından destek alıp kalkmaya çalışırken. Onun bu haline gülümsedim ve tekli koltuğa doğru yönelip eşyaları -gelirken Seungmin birkaç bir şey istemişti onları marketten almıştık- koltuğun üzerine bıraktım.
"İyi hadi seni rezil etmiyim al telefonunu." Deyip pişkince sırıtıp telefonu Hyunjin'e vermişti, Chan. Hyunjin'de derince bir nefes verip telefonu elinden almıştı. Chan bizi oda da yalnız bırakınca ben eşyalarla uğraşırken Hyunjin'de balkona -salondaki balkon- çıkmıştı. Yanına gitsem mi diye düşündüm ama benim düşünmeme gerek kalmadan o beni çağırdı.
"Felix, yanıma gelmek ister misin?" İlk bir kaç dakika durup kafamı olumlu anlamda sallayıp yanına adımladım ve bir tane sandalyeye -karşısına- oturdum.
"Son bir buçuk hafta da ne yapmayı düşünüyorsun?" Diye sorusunu bana yöneltti. Bir kaç dakika düşünür gibi yapıp omuzlarımı silktim.
"Bilmem, okula gitmeye devam ederim herhalde." Kafasını olumlu anlamda salladı. Dünkü yazışmamızdan sonra gayet sakindi. Bende onun gibi sakin olmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım çünkü kalbim kuduruyordu.
"Bizimkilerede söyleyip okula bir hafta gitmeyiz. Olur mu ki?" Diye çekinerek sormuştu bana bende yine aynı şekilde kafamı olumlu anlamda salladım. Zaten o kadar fazla devamsızlığım yoktu hemde iyi olurdu.
"Felix?"
"Hm?" Dedim bakışlarımı ona çevirirken.
"Baloya gidecek misin? Yıl sonu olacak olan."
"Giderim."
"Benimle baloya gelmek ister misin?"
---
İlham yok bi bok yok aglicam
Umarim severek okumussunuzdurr!!
Diger bolumde goruselim 💌
- Oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayin lutfen<3 -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ponpon kızlar, hyunlix
FanfictionLee Felix, okulun basketbol takımındaki herkesin göz bebeği olan Hwang Hyunjin'e bakayım derken yanlışlıkla kendini Ponpon Kızlar ekibinde bulur. - seungin, 2chan, minsung. - tamamlandı. by, samslixie.