Sıra sahnedeydi. 3,2,1 ve Sahne Hazır!
Gölgelerim, yıldızımı parlatmayı unutmayın. İyi okumalar.
"Kabul ediyorum, haklısın."
"Bunu yapabilecek kadar güçlü olduğunu biliyordum. İnan her şey düzelecek zamanla."
"Bilgileri at, ben de araştırmaya başladım şimdi."
"Pınar seni tanıyorum. Acılı olabiliriz ama bu diğer insanların umurun da bile değil. Kimseden öfkeni çıkarma, özellikle de kendinden."
"Bilgileri attın mı?"
"Attım."
"Ben de seni anlamıyorum, gerçekten nasıl normalmişsin gibi davranıyorsun. Bu kadar kolay mıydı, bu kadar hızlı mı sildin onu?"
"Normal davrandığımı nereden biliyorsun. Ben onu düşünmemek için her gece çalışıyorum. Günlerdir uyuyamadım, yiyemedim, içemedim. Ama benim, bizim acımızdan hayat anlamaz. Kendini öfkenden boğma."
"Ben ben hiç bir şeyi bilemiyorum. Merak etme beni sen. Ben biraz şunlarla ilgileneyim, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Yatağıma uzandım, Furkan doğru söylüyordu. Kendimle iyice baş başa kalmıştım. Oysa ki ben hep kaçmaz mıydım? Yanlışlarımdan, yapamadıklarımdan, yaşayamadıklarımdan... Ben her birinden kaçar, bir bahane sıralar kendimi rahatlatırdım.
Ama bu sefer ne bahanem ne rahatlayacak bir ben kalmıştı ortada. Yatağımdan kalkıp çalışma odama geçtim, dosyayla ilgili her şeyi atmıştı.
Ben davacı olan tarafın yani çocuğun ailesinin avukatıydım. Tek bir detay vardı, onun için yarın adliyeye gitmem gerekiyordu. Duruşmaya bir hafta vardı.
Sabah erkenden uyandım, kahve yapıp üzerimi değiştirdim ve doğruca adliyeye gittim.
Davanın savcısı Baran Akşit 'ti. Kanunlara- kurallara ve dürüstlüğe takıntılı bir adamdı. Benim aksime. Bana göre kuralların işlevsizliği yetersiz kaldığı an da kurallar esnetilmeliydi. Doğru ise kime göre ve neye göreydi.
Kaleminin yanına gittim.
"Merhaba, Baran savcıyla görüşmek istiyorum."
"Üzgünüm ama rahatsız edilmek istemiyor."
"Bakın yalnızca bir şeyi sorup çıkacağım. İletirseniz sevinirim."
"Bakın gerçekten mesleğimi yapmaya çalışıyorum."
"Öyle mi ne güzel bende biliyor musunuz?"
"Hanımefen-"
"İletir misiniz ?"
"Pekala."
Kalemi içeri girdiği sırada ben de kapının kenarına geçtim. Benim yaşlarım da kahverengi saçlı, yeşil gözlü bir adamdı.
Kalemi,
"Savcım rahatsız edilmek istemediğinizi belirttiğim halde hanımefendi ısrar ediyor."
"Baran savcım yalnızca ufak bir şeyi sorup gideceğim."
"Tamam, Esra sen çıkabilirsin." Kapıyı kapatıp dışarı çıktı kadın.
"Sayın savcım, yeni gelen ifadeye bakmak istiyorum, müvekkilimin ismi geçiyor."
"Olabilir."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDE
General FictionÇevremde ki herkesi kaybettim. Hani derler ya "kendi hayatınızın başrolü olun." diye. Ben kendi hayatım da yavaş yavaş kaybolmaya başladım. Etrafım beni görmüyordu, duymuyordu, varlığımı dahi hissetmiyordu. Kendi hayatımda kayboldum, onca insan ara...