Gölgeleriimmm, nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Sizleri seviyorum. Yeni bölüme de davet ediyorum lakin bir etkinlik yapmak istiyorum.
Benim hakkımda merak ettiğiniz şeyleri yazın, bende cevaplayayım. İnstagram,
gayeectnkaya
Hadi bakalım, sorularınızı bekliyorum!!
Bölüme geçin o zaman.
Arıyordum, arıyordum ama halen açmıyordu. Elif de açmıyordu. Mesaj attım, bildiri attım. Ama yok, hiç birinden ses çıkmıyordu. İçimde yeşeren endişe tohumları ile oda da dönüp dolaşırken kapım çaldı. Gidip kapıyı açtım. Karşımda Barış vardı. Evet, şaka yapmıyorum telefonlarıma cevap vermeyen, küsülü olduğumuz ve en önemlisi İzmir de olan Barış.
"Sen Salak mısın, niye cevap vermiyorsun telefonlarıma? Seni ne kadar merak ettim, haberin var mı geri zekalı."
Ben tüm bunları söylerken o yalnızca kapının önünde gülüyordu. İçeri gelip bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Ayrıldığımız da ilk ben soru sorarak,
"Burada ne işin var senin?"
"Bir işim vardı İstanbul da. Sende buradaymışsın. Elif ile olan konuşmanızdan telefon sinyalini buldum ve buradayım."
"Haber verseydin bari. "
"Sen haber verdin mi?"
"Bak Barış, ben aniden olduğu için söylemedim."
"Tamam, tamam. Yemeğin var mı?"
"Yok, ben yedim."
"Dışarıdan mı söyledin?"
"Yok, komşumla yedim."
"Bu kadar hızlı benimsemen. Neyse ben bir şeyler sipariş ediyorum, sen de bana burada neden olduğunu söylüyorsun."
"Barış, kafamı toparlamak için geldim. Hem de davam da var."
"Hım."
Gecenin geri kalan saatlerinde Barış yemek söylemiş ve hemen uyumuştu. Yoldan gelmişti. Yarın sabah erkenden geri dönecekti. Çünkü onu bekleyen bir karısı, bir kızı vardı. Benim kimim vardı? Hiç kimsem. Yalnızca kendi hayatını idare etmeye çalışan bir Engin vardı.
Yalnızlık güzel şey derlerdi. Ama o yalnızca yalnız kalmayı seçtiğinde güzeldi. Başka bir seçeneğin olmadığı için değil. Üzerimi değiştirip gözlerimi sonsuz karanlığa bıraktım.
Yatakta gözlerimi araladığım da baş ağrım karşıladı beni. Banyoya gittim. Nemlendirici sürdüm ve üzerime bir kaç parça kıyafet aldım. Üzerimi değiştirdim ve dışarı çıkıp pastaneye uğradım. Bir kaç simit ve poğaça aldım.
Eve gelip aldıklarımı mutfağa koydum ve kendime kahve yaptım. Balkona geçtim, saat erkendi henüz. Güneş, yine tüm sıcaklığıyla ufka bakıyordu. Bulutlara renk katıyor, boyuyordu onları renkleriyle.
Maviyle gökyüzüne şenlik, beyaz ile de huzur katıyordu sanki. Beyaz pamuk parçalarıyla da süslenmişti kendince. Kime hazırlanıyordu acaba Güneş? Tüm gezegenler onun etrafında pervane olurken...
Gelen bulutlardan yavaş yavaş yağan yağmur damlalarını koltuğa oturarak izlemeye başladım. İnsan yağmuru ezberinde tutmalı. O bıraktığı şahane kokuyu , beraberinde getirdiği renkleri, açtırdığı çiçekleri. İnsan oğlunun bazen çok nankör olduğunu düşünürüm. En basitinden böyle bir mucizeyle bile mutlu olabilirken mutlu olmayı bu kadar zorlaştırmanın manası neydi ?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDE
General FictionÇevremde ki herkesi kaybettim. Hani derler ya "kendi hayatınızın başrolü olun." diye. Ben kendi hayatım da yavaş yavaş kaybolmaya başladım. Etrafım beni görmüyordu, duymuyordu, varlığımı dahi hissetmiyordu. Kendi hayatımda kayboldum, onca insan ara...