Aslında çok üzgündüm ama onlara yorgun olduğumu söyledim. -Küçük Prens
Beton duvarların arasından açan çiçek. Umudumun simgesi buydu. Bir direniş, özgürlük umudu, en zor anlarda bile dayanacak gücün olduğunu gösteren bir simgeydi. Ne zaman bacaklarımda güç kalmasa, dizlerimde bir derman arasam, annemi çok özlesem ya da kalbim yok yere sıkışsa kırık duvarın arasından açan, kaldırımın arasında büyüyen bir çiçeğe denk gelirim. O zaman gökyüzü bana seslenir, yeryüzü benim için mesaj gönderir.
Her zaman için bir umut vardır.
Annemin ölmeden önce baktığı son yüze şaşkınlıkla bakarken içimde büyüyen hasret ve korku bir anda silinmeye başladı. Günler sonra öyle derin bir nefes verdim ki içimden parça parça katran döküldü. Halit Abi'nin yüzünde bir yorgunluk, tükenmişlik aradım ancak yoktu. Yalnızca saçı ve sakalı görmeye alışık olduğum ölçülerden çok daha uzundu. Kaz ayaklarını gösterecek kadar büyük bir gülümsemeyle kollarını açtı. Özlemişti, yorulmuştu ancak buna değmişçesine gülümsüyordu.
Ece, ''İnanamıyorum!'' diye çığlık attı. Yanımdan bir hışımla geçip kollarını Halit Abi'nin boynuna sardı.
Kalbimin üzerindeki ağırlık kalktı. Boğazımı sıkan el gevşedi. Gözlerime vuslatın mutluluğu doldu.
Halit Abi klasikleşmiş gülüşünü dudaklarından döküp Ece'ye sarıldı. Melikşah ve Oğuz'a baktığımda sırıttıklarını gördüm ve onların iyi hissettiğini bilmek içimi uzun zaman sonra ilk kez bu kadar rahatlattı. Tamamlanmış hissediyordum artık.
''Hoş geldin abim!'' dedi Ece hala Halit Abi'ye sarılmayı sürdürerek.
''Hoş buldum, kızım.'' dedi Halit Abi hasretle.
Ece yavaşça geri çekilip Halit Abi'nin yüzüne baktı. Oğuz, Ece'yi hemen kolunun altına almıştı. Halit Abi yüzüme öyle bir baktı ki bu bakışmanın süresi birkaç gün sürmüş gibi geldi. Kollarını iki yana açtığında burnum sızladı, gözlerimin içi yandı. Ağlamayacağımdan emindim ancak ani duygu değişimiyle vereceğim tepkileri kontrol edemiyordum. Hemen kollarının arasına girdim ve sıkıca sarıldım. Çocukluğumun kahramanı, gençliğimin yoldaşı yanımdaydı.
Baba sıcaklığından bir haber büyümüşken bana yuva olan insanı, çoğu kez baba gibi görmem ve baba gibi sevmem tuhaf kaçmazdı. Ona sıkıca sarıldım ve hasretimin silinmesini bekledim. Birkaç dakika sürdü sarılmamız. Bir erkeğe güvenebileceğimi sanmazdım, Halit Abi'yle karşılaşmasaydım. O bana en acı tecrübeleri yaşatmadan öğretmişti. Dertleşmiş, akıl vermiş, her yaşımda bir deneyim kazanmamı sağlamıştı.
Geri çekilip yüzüne baktığımda gülümsemesi genişledi ve iki eliyle yanaklarımı sıktı. ''Zayıflamışsın, kızım. Ne bu yüzünün hali? Kaşık kadar kalmış.''
Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken, ''Senin yemeklerine hasret kaldım. Hep ondan.'' dediğimde güldü.
''Kurt gibi açım, Halit Abi'de açtır kesin. Haydi, içeri geçelim. Simitler soğuyacak.'' Oğuz'un verdiği komutla geriye doğru adımladım.
Oğuz günler sonra rahat görünüyordu. Halit Abi onun akıl hocasıydı. Herkesten önce çaldığı kapıydı. Elbette mutlu olacaktı.
Herkes içeri girdiğinde Mete nihayet mutfaktan çıkabildi. Halit Abi ayakkabılarını çıkardı ve kafasını kaldırdığı an Mete ile göz göze geldi. Mete gülüyordu ancak gülümsemesinin sahiciliği sorgulanabilirdi. Halit Abi'nin şefkatli kolları bu kez Mete için açıldı. Bir baba oğul gibi sarıldılar. Bu buluşma, benim için çok şey ifade ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKSIZ YOL
ActionBiz altı kişiydik. Vasfımız hırsızlıktı. Kurallarımıza uyan herkesten çalardık. Tek bildiğimiz birbirimizi korumak ve yalnızca birbirimizi sevmekti. Önce dostlarını sevecektin, onları koruyacaktın. Başka önceliğin olmayacaktı. Biz birbirimizin öncel...