On İki - Ateş Böceği

322 84 10
                                    

Böcekler

Düşünme,
Arzu et sade!
Bak, böcekler de öyle yapıyor.

Dâvet

Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın

-Orhan Veli Kanık

Aklıma üşüşen düşünceler dur durak dinlemeden beni kendine esir ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aklıma üşüşen düşünceler dur durak dinlemeden beni kendine esir ediyordu. Sordum, sorguladım, çıkış yolu aradım. Geçmişin anahtarına ulaşıp tüm kilitleri açmayı denedim. Aklımın ne olursa olsun anlamadığı noktalar vardı ve durmadan tıkandım. Saklanmak, kaçmak da istedim. Bildiklerimin ağırlığı bana bir sorumluluk bırakırdı ancak öğrendiğim bu şey sadece sorumluluk değil, yüktü. Bu yükü taşımayı isteyecek son insandım.

Alkın ve Melikşah kardeşti. Öyle miydi sahiden? Kabullenmesi bu kadar zorken, bunu Halit Abi'ye sormadan kimseye anlatamazdım. Önce Alkın'ın öğrenmesini istemişti. Melikşah'a neden söylememişti? Aklımı kurcalayan düşünceleri yok etmek istiyordum. Birlikte büyüyen o iki çocuk kardeşti. Alkın, Melikşah'ın abisiydi. Aynı evin içinde birbirlerinden habersiz büyümüşlerdi. Bu kaderin onlara verdiği bir hediye miydi yoksa ceza mıydı?

Kafamı dağıtmak için bütün evi temizledim, çamaşırları yıkayıp kuruladım ve ütüledim. Duş aldım, kitap okudum ama yaptığım hiçbir işe odaklanamadım. Halit Abi'nin beni daha önce de aradığı numarayı kullanarak onu defalarca aradım ama açan olmadı. Melikşah, Mete ve Oğuz ile olan sorunları halledemediğimizden gıkım çıkmıyordu evde. Kahvaltımı sessiz sedasız yapmış, ev işlerini halletmiş, şimdi ise yürüyüşe çıkmıştım. Ece gelmek istediğini söylese de yalnız kalmak istediğimi söyledim.

Sahil yolu boyunca yürüdüm. Dakikalar geçti. Bacaklarım yorgunlukla sızladığında bir banka geçip oturdum. Hava rüzgarlı olduğundan dalgalı denizi izleyen benden başka kimse yoktu. Dalgalar bana inat hırçınlaşıyor, tüm hızıyla kayalıklara çarpıyordu. Rüzgar gittikçe kuvvetlenirken burnuma tanıdık bir koku getirdi. Solmuş ciğerlerime derin bir nefes çekip bunun yanılgı olma ihtimalini düşündüm. Eralp'in kokusunu beğendiğim için her yerde onun kokusunu mu alacaktım? İrkilerek kendime gelmeyi denedim. Gözüm öyle bir dalmıştı ki bakışlarımı çekip sağa sola bakamıyordum bile. Ruhsuz, düşünceli ve dikkatsizdim.

Yanıma bir beden oturduğunda burnuma vuran kokusunun kendi hayal ürünüm olmadığını anladım. Bakışlarımı çevirip sol tarafıma baktığımda Eralp'in bedeniyle karşılaştım. Bana bakmadan denizin mavisini seyrediyordu.

"Nasıl buldun beni?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Aradım, açmadın." dedi sakince. Sesindeki düşünceli tınıyı yakaladım.

IŞIKSIZ YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin