Cafunè: Sevgilinin saçları arasında parmaklarını nazikçe dolaştırmak.
Cigarettes After Sex - Sweet
*
Sevmediğim tüm anılarımı küçük bir kar tanesi gibi parmağımın ucuna alıp erittim. Tek bir insan vardı ki onun anılarını silemedim, unutamadım. Ona hep merhamet duydum. Bende bıraktığı anılarına saygı duydum. Bu kişi Alkın'dı.
Şimdi yeniden buradaydı. Yeni izler bırakmak istediğinden, geri dönmüştü.
Alkın gözlerimin içine bakıyordu, acı çekiyormuş gibiydi. İki yılda da olsa değişmişti. Saçları üç numaraydı. Beyaz teni, siyah saçlarıyla aynı Alkın'dı belki ama yüzünde gördüğüm büyük yaşanmışlıklar vardı. İki yıl, onun için iki asırdı belki de. Vücudu daha da kalıplanmıştı. Bana doğru küçük adımlar atarak ilerledi. Kimseyi görmüyor, işitmiyordu. Hemen yanımda konuşmakta olanların sesi kesilmişti. Asla olmasını istemesem de odak noktası bizdik. Yürüdü, yürüdü. Birkaç adımlık yol bitmedi. Bana gelmek onun için daima zordu. Karşımda bir adım bırakarak durdu. Konuşmak isteyip dudaklarını araladı ama sonra vazgeçip geri kapadı. Kaşları çatıldı. Yüzüme yıllar önce kaybettiği değerli bir parça gibi bakmaya devam etti. Unuttuğu nokta beni hiç kazanamamış olmasıydı.
Yakınımda olunca ona dikkat ettim, dudağına ve göz altında küçük iki yara vardı. "Alâ," dedi kısık sesle. Beni sevdiğini söylediği ilk an gibi sessizdi. O zaman önce haykırmış, sonra durulmuştu. İşte bu durgun hali, duygularının en yoğun olduğu haldi. "Seni görmek çok güzel." dedi gülümseyerek.
"Seni de öyle." Sesimi mesafeli tutmaya çalışmıştım. Ne kadar başardığım tartışılırdı lakin her şeye rağmen onun özgürlüğüne kavuştuğunu, sağ salim karşımda olduğunu bilmek güzeldi.
"Sarılabilir miyim?" diye sordu korkarak. Bunu ne denli istediğini görebiliyordum. Onu reddetmemden ölesiyle korkan havasını gizlemiyordu.
Ona doğru yaklaşırken, "Tabii ki," diye fısıldadım. Çocukluk arkadaşımdı her şeyden önce. Onu hiçbir koşulda silip atamayacakmışım gibi geliyordu. Kollarımı boynuna yavaşça doladığımda sımsıkı sarıldı bedenime. Kollarından kaçmak mümkün değildi. Derin bir nefes aldığını işittim. Daha fazla uzatmadan ayrıldım ondan.
"Nasılsın?" dedim çekinerek.
Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "Bıraktığın gibiyim." Oysa değildi. Dış görünüşünden olsa gerek, yabancı gibiydi.
"Ahu," diye bir ses duydum arkamdan, sorarcasına. "Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın sevgilim?"
Bana Ahu diyen bir tek Eralp vardı.
Alkın'ın yüz ifadesi gerildi. Gözleri Eralp'e kaydı, daha sonra da baştan aşağı onu inceledi. Hoşnutsuz ifadesini görmemek için önümde koca bir dağ olması gerekiyordu. Eralp ise onun aksine keyifli duruyordu.
Ortamdaki huzursuz havayı bölmek için, "Tabii," dedim hemen. Elimi işaret edercesine Alkın'a uzattım. "Alkın, çocukluk arkadaşım," Aslında çok daha fazlasını biliyordu ama belli edemiyordum elbette. Daha sonra gereği varmış gibi Eralp'i gösterdim. "Eralp, sevgilim."
İki adamın da gözlerinde ortak olan bir duygu vardı: Kıyas.
Alkın başını usulca salladı. Bu sırada Necati yanıma geldi. "Kızım sen beni hiç özlemedin mi ya? İnsan bir yüzümüze bakar." dedi sahte bir sitemle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKSIZ YOL
AcciónBiz altı kişiydik. Vasfımız hırsızlıktı. Kurallarımıza uyan herkesten çalardık. Tek bildiğimiz birbirimizi korumak ve yalnızca birbirimizi sevmekti. Önce dostlarını sevecektin, onları koruyacaktın. Başka önceliğin olmayacaktı. Biz birbirimizin öncel...