Vote yorum gelmeden bölüm atmayacağım diyorum ama akışına bırakıyorum. Final yapacağım beş bölüme falan.
İyi okumalar~♡
***
Bedeninde dolaşan kanı kaynıyordu Jeon'un. Kamera kayıtlarını kontröl ediyordu. Jimin'i kimlerin ve nasıl kaçırdığını öğrenmek için. Akşam vardiyasında olan tüm gardiyanları toplamış kapıda bekletiyordu.
Gardiyanlar kafa dağıtmak için sadece beş dakikalığına yoklardı. Ama olan olmuştu bile. Jimin'in adamları gardiyanlardan hemen sonra hücre olan kata giriş yapmış, karşılarına çıkan üç gardiyanıda öldürmüşlerdi. Kamera her şeyi an be an çekiyordu. Jeon ise sadece öfkesinden patlayacak diye korkuyordu. Gardiyanların bu patavatsızlığı sinirini dahada artdırmışdı. Yumruğunu masaya vurarak ayağa kalkmıştı büyük bir öfke ile.
"Ne sikim yapıyordunuz.!? Sizi eğlenmeniz için işe almadım ben.! Bu davranışınız yüzünden sizi işten kovmalıyım ama sözleşmeniz var. Defolun şimdi karşımdan.! Gözüm görmesin sizi.!" Derin nefesler alıyordu. Sinirden damarları belirginleşmişti. Öfke bedenini kontröl ediyordu. Gardiyanlar odadan başları öne eğik şekilde çıkmışlardı.
"Sakinleş Jeon. " Yoongi elini Jeon'un omuzuna koymuş, pat-patlamıştı. Ama ne fayda....
"Bu kaçıncı arkadaşım.!? Pezevenk yerinde durmuyor.! Sikerler böyle işi.!" Yumruğunu bilmem kaçıncı kez masaya vurmuştu. Fakat bu kez darbe çok sertdi. Jeon'un eli kanamaya başlamıştı bile. Ama bu onun umurunda bile olmamıştı. Yoongi onun eline telaşla bakmıştı. Fakat Jeon'un yüzünde öfkeden başka bir mimik yoktu. Bu yüzden sakinleşerek elini onun omuzundan çekmişti.
Masanın üzerinde olan peçeteden fazlaca almış, Jeon'un elini sarmıştı. Askılıktan paltosunu almış ve Jeon'a uzatmıştı.
"Eve git istersen. Yorgunsun. Ben hall ederim." Kendisi oldukça Yorgundu ama Jungkook'un bu halde ve bu kadar öfke ile karakolda durması iyi değildi. Sinirine sahip çıkamaya bilirdi ve bu kötü şeylere yolaça bilirdi diye düşündü Yoongi. En iyisi evine göndermek olacaktı.
"Eminmisin.?" Derin nefes almış ve Yoongi'in hafif tebessümlü yüzüne bakmıştı.
"Evet. Git sen. Hem Taehyung merak eder. Saat gecenin dördü." Büyük bir şefkat ile yaklaşmış ve sarılmıştı Jeon'a. Karşılık aldığında kısa süre sonra ayrılmış ve gitmesi için geri çekilmişti.
"Bir şey olursa haber ver. Saat farkı olmadan." Paltosunu üzerine geçirmiş yaralı olan elinin üzerindeki peçeteyi almış çöpe atmıştı. Çekmeceden aldığı sargı ile elini sarmış ardından kapıya yönelmişti.
"Tamam. Dinlenmene bak" Yoongi arkasından konuşmuştu.
"Görüşürüz." Odadan çıkmış ve saymayı unuttuğu derin nefesini almıştı. Darlanıyor gibiydi. İçindeki gerginlik ve kötü hiss gittikçe artıyordu. Bedeni anlamdıramadığı kadar soğuktu. Sanki büyük bir suç işlemiş ve bu suç ortaya çıkmış gibiydi. Kalbi ağzında atıyordu. Bu hiss evine yaklaşarak dahada artıyordu. Kötü düşünmek istemiyordu ama aklına Taehyung'a bir şey oldu düşüncesi geliyordu. Bu yüzden dahada acele etmeye çaba gösterdi.
Arabasını hızla sürerek binanın önünde durdurmuştu. Acele ederek asansöre bindi ve dudaklarını ısırmaya başladı. Gergin olduğunda sıklık ile yaptığı bir hareketti bu. Asansör evlerinin olduğu katda durduğunda hızla çıkmış ve kapının önüne gelerek zile basmıştı. Ama kapıyı açan bir Taehyung yoktu. Art-arda zile basmasına rağmen kapı açılmıyordu. Yedek anahtarı kapının numarasının altından çıkarmış ve titreyen elleri ile açmıştı. İçeriye adımlamış ve paltosunu çıkarmadan salona ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkulu rüyyâm { taekook } [18+]
Fanfiction*** "Meğersem ben hayatımı bir yalancıyla geçirmişim... Değilmi efendim.?" İşte o an, göz yaşları belkide, hayatlarının mahf olmasına şahitlik etmişti. "Susuyorsunuz, çünkü haklıyım efendim...." gülen gözlerinin yerini alan, param-parça olmuş umutsu...