TANITIM 2 💫

389 53 213
                                    

MEDYA : Sinan

💫💫💫

Hayat bazen çok ucuzdur. Hatta öyle ucuzdur ki, ne kadar bilinçli ve farkında yaşayan olursanız olun... Bir gün hiçbir olasılığı hesaplamadan teslim olmak, yaşamınızı teslim etmek istersiniz. Hatta öyle ucuzdur ki, başka hiçbir şeyin önemi yokmuşcasına geleceğinizi sadece kurgularsınız gerçeklerden yoksun bir şekilde. Aslında kişinin yaşamını şekillendiren en önemli etkendir hayal etmek ve kurgulamak. Geleceğin tasarısıdır hem kendisi hem diğer insanlar için. Faydalı veya faydasız.

Hayat bazen gerçekten ucuzdur, çünkü yıllarca sakındığınız ve vazgeçtiğiniz düşünceleri satarsınız hiçbir bedeli olmadan. Acaba gerçekten bedeli yok mudur tüm bunların? Bu soruyu sormadan geçeriz. Gerçekte olanı görmeyi reddederiz. Hayatta yaşanan her şeyin bir bedeli, getirisi ve götürüsü vardır aslında. Bazen fiziken, bazen madden, bazen de manevi anlamda. Hep öderiz bedelini...

Benim de var mıydı ödemem gereken bir bedel?

Eğer böyle bir imkanım olsaydı, sırf şu durumdan kurtulabilmek için bile ödeyebilirdim o bedeli. Yapabilirdim benden istenilen şeyi. Bu durumdan gerçekten ciddi anlamda sıkılmıştım artık. Ne istiyorlardı benden? Dış görünüşüm kötü olduğu için, hatta tabiri caizse berbat olduğu için miydi yaşadığım bütün bu şeyler? Niye herkes benim üzerime geliyordu? Eğer amcam, yengem ve İpek olmasaydı bu hayatta yapayalnız kalacaktım. Çünkü benim onlardan başka kimsem yoktu. Ailemdi onlar.

Derin bir nefes alarak yazmakta olduğum defterimin kapağını kapattım ve arkama doğru yaslandım. Boşuna yazıyordum belki de. Benden bir halt olmazdı. Bu bölüme de boşuna gidiyordum. Sırf yazdıklarım için Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü seçmiştim ama beni kim, ne yapsın..?

Ben her yerde ezilecek, hor görülecektim. Buna artık kanaat getirmiştim. Saate gözüm kaydığında öğlen 12'ye geliyordu. Saatlerdir burada oturmuş, yine önümdeki deftere bir şeyler karalıyordum elimden geldiğince. İlham geldikçe. Yazıyordum işte bir şeyler. Ayağa kalkıp hazırlanmaya başladım. Öğleden sonra üç tane dersim vardı. İpek'te şu an derste olmalıydı. Sabah 10'da gitmişti o. Sabahtan iki tane, öğleden sonra da iki tane olmak üzere bugün tam dört tane dersi vardı onunda.

Hazırlanıp hiç aynaya bakma gereksinimde bulunmadan çantamı da alarak odamdan çıktım. Zaten aynaya bakmama değecek bir yüzüm de yok. Yengem mutfaktan çıkıyordu.

"Kumsal." dedi bana bakarak. Gülümsemişti her zamanki gibi. Her zaman yüzü böyle güleçti. Sanki bulaşıcıydı, bende onunla birlikte gülümsemeye başlıyordum. "Yemek yemeden mi gideceksin? Bir şeyler hazırlayayım sana."

Başımı olumsuz anlamda sallarken, "yemeyeyim yenge. Yoksa derse geç kalacağım." dediğimde, aynı zamanda da ayakkabılarımı giyiyordum.

"Paran var mı?" diye sorunca işim bitince eğildiğim yerden doğrulup hafif bir tebessümle bakmaya başladım bu sefer de. Sabah amcam para vermişti bana. O yüzden, "var." dedim ve el sallayarak apartmanın merdivenlerinden inmeye başladım. Asansör vardı apartman da, ama klostrofobim olduğu için binemiyordum.

Kapalı alan korkum vardı benim. Apartmanın dördüncü katında oturuyorduk. Merdivenlerden inmeye alışmıştım artık.

Yolda yürürken İpek aramış, nerede olduğumu, daha gelip gelmediğimi sormuştu. "Geliyorum." demiştim ona, yolda olduğumu söylemiştim. Kampüste beni beklediğini söyleyip kapatmıştı telefonu. Dersten yeni çıkmış olmalıydı.

Üniversiteye geldiğimde gözüm ilk İpek'i aramak oldu. Buldum da. Yanında bir kaç tane arkadaşı vardı. Gidip gitmemekte kararsız kalmıştım fakat sonra gitmemeye karar verip başka bir banka doğru yürümeye başlamıştım ki, bana seslendiğini duydum. "Kumsal." Diyip onu rahatça göreyim diye bana elini sallamıştı. Tedirgince etrafıma bakınarak o tarafa doğru adımlıyordum. Neden yanında arkadaşları varken beni çağırıyordu ki? Bilmiyor muydu gördüğüm muameleyi?

SADECE SEN (İntikam Değişimi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin