Lanet kutu! Bir yıldır nasıl bulamadım bu şifreyi. Aklım her boka çalışıyor da bunu niye bulamıyorum ki? Meraktan ölecektim artık. Bana ne göndermiş olabilirdi? Bir yıldır hiç mi merak etmez insan bu kız ne yapıyor siktir ettikten sonra kendine geldi mi diye. Kendsisi yeterince ünlü olduğu için ben onu netten ara ara takip ediyordum. İş konusunda istediklerini almıştı ama aşk konusunda bir yılda 4 sevgili değiştirmişti. Çok hızlıydı doğrusu, ben çocukla evden dışarı çıkamazken o günü gün ediyordu ama münkür gelmemek gerek. Bilerek bu durumu istedim. Aslında hayatım gayet güzeldi ama kendimi çok yalnız hissediyordum. Sevilmeye ihtiyacım vardı sanırım. Çocuk bütün zamanımı alsa da bir kadın olarak ilgiye ihtiyacım çok artmıştı bu aralar. Bu yetmezmiş gibi ailemi de çok özlemiştim, onlara daha ne kadar yalan söyleyebilirim onu da bilmiyordum
"Hanımefendi Emir Bey geldiler" Elimdeki kutuyu dolaba kaldırıp aşağıya indim. Yine elinde oyuncaklarla gelmişti. Hiç boş gelmiyordu. Elindeki paketi alarak "Yine ne getirdin?"
"Nerede benim paşam?"
"Salonda. Evin altını üstüne getiriyor" Yanaklarımdan öptükten sonra beraber salona geçtik. "Yemeğe kalır mısın?"
"Hiç hayır diyemem. Tabi yemekte ne var onu bir öğrenelim önce?"
"Tarhana çorbamız, salata, orman kebabı ve bulgur pilavı"
"Elin kızına da Türk yemeği öğrettin ya helal olsun."
"Kız becerikli ya, netten bakarak öğrendi. Birazda ben yardım ediyorum"
"Gel bakalım amcaya aslan parçası, bir şey diyeyim mi iyice babaya benziyor bu ya, şu gözlerin güzelliğine bak. Çekik ve bal rengi. Çok can yakacak çok" Ediz'i havaya kaldırıp döndürüyordu. En sevdiği şeylerden biriydi bu havay kalktıkça evden kahkaha sesleri yükseliyordu.
"Ba -ba -ba-ba"
"Baba mı dedin sen?"
"Bir daha de oğluş" Heyecan yapmıştım birden o kadar besle büyüt baba desin.
"ba-baba!"
"Haydi bakalım babada olduk. Bunun olacağı belliydi. Gökhan yıkılacak. Önce bana baba dedi." Çocuk resmen ortalık malı olmuştu ikisinin arasında. Kime baba diyeceğini bilmiyordu. İçim öyle yandı ki birden, bir babaya ihtiyacı vardı oğlumun, sadece kendimi düşünüp bu şekilde yaşayamazdım. İleride nasıl açıklardım ki bu durumu? Anlayışla karşılar mıydı beni? Ama ben onsuz yaşayamazdım? Koltukta öylece oturuyordum.
"Ne oldu? Niye gözlerin doldu senin." Ediz'i oyun halısının üzerine koyup yanıma oturdu. Elini omzuma atarak sarıldı. "Bunun olacağını biliyordun. Eninde sonunda bir babaya ihtiyacı olacak. Bence ne olursa olsun babasına durumu açıklamalısın. Gerekirse onun içinde savaşırız. Ya da başka seçenekler düşünmelisin. Gökhan babası görünebilir ama çok uzakta. En iyi seçenek benim" dedi gülerek.
"Git pis seni, dalga geçme benimle"
"Ciddiyim, al beni tepe tepe kullan, benden daha iyi kocamı olur. Hem de yanında"
"Dalga geçme ya, iyice oturup düşünmeliyim"
Emir gittikten sonra Ediz'i de alıp odaya çıktım. Yatak odasında ona da küçük bir yatak yapmıştım. Ediz'i uyuttuktan sonra elime bilgisayarı alıp istemsizce Hanazava Takahashi yazdım. Görsellerden resimlerine baktım uzun uzun. Saçlarını kestirmişti. Bu hali bile çok yakışıklıydı. Resmin üzerine tıklayınca yayınlandığı sayfaya girdim. Bir hafta önce yapılmış bir röportaj vardı. Sanırım bir iş dergisiydi. Tek tek verdiği cevapları okudum titizlikle. İş hayatından sonra gazeteci özel hayatına değinmek istemiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI (SAMURAY)
HumorTürk işi Japon işi,bunu yapan 3 kişi .... "Düştüğüm duruma bak, sevmediğim bir erkekle evleniyorum ve iki erkek beni seviyor, ama ben birini seviyorum ve hepsi benim düğünümde. Orospuluğun kitabını yazmak için genel eve gitmeye ne hace...