Gözlerimi açtığımda, bir yataktaydım. Burası farklı bir odaydı. Bayılmadan önceki anı hatırlatmıştım.
Kalkmamı engelleyen şey kelepçeydi.
Kelepçeyi bir süre zorladım. Olmayacağını anladığım da sessizce bekledim.
Bir süre sonra kapı sertçe açıldı. İçeriye yüzünde maske olan, simsiyah bir adam vardı.
"Kimsin sen? Hemen çöz beni. Eve gitmek istiyorum!" Gözümden bir damla yaş düştü.
Karşımdaki adam ise öylece bana yaklaşıyordu.
Tam yakınlaştığında gözleri belli olmuştu. Gözleri çok tanıdıktı.
"J-jungkook, sen misin?" dememle maskesini çıkarttı.
"Ta kendisiyim." sırıtıyordu.
Jungkook'un beni kaçıracağı, aklımın ucundan bile gelmedi.
"Jungkook, sen salak mısın, neden kaçırdın beni?"
Elini saçıma uzatıp okşadı.
"Jennie güzelim, böyle şey yapmayacağımı sende biliyorsun. Fakat taehyung sınırları zorladı."
Anlamaz bakışlarla ona baktım. "Ne demek yani?"
Derin bir nefes alıp, önüme oturdu.
"Yani.. Biz dün gece Taehyung'la beraberdik."
"Neden bana söylemedin? Ben taehyung'u çok merak ettim, herkesi aradım. Seni de aradım ama açmadın."
İyice sinirlerim bozulmaya başladı. Bileğimdeki kelepçeyi sertçe cekiştirdim.
"Çöz beni!" bağırdım fakat boşuna.
Jungkook kolumdan tuttu. "Jennie bir sakin ol."
Sakin ol demesi daha çok sinirlerimi bozuyordu.
"Nasıl sakin olma mı bekliyorsun. Beni kaçırdığın için teşekkür mü edeyim?"
"Öyle demedim Jennie." Bir elini yanağıma koydu.
"Sinirlenme, yüzün kızarıyor." Gülümsedi. Yanağımı okşaması, hoşuma gitse de belli etmedim.
"Bak jennie, ben seni bırakacağım. Sonsuza denk, burada benle duracak değilsin ya? Sadece taehyung'a ufak bir ders. Merak etme, sana zarar vermem. Senin saç teline bile zarar verene acımam." Sadece tebessüm ettim.
"Tamam." Hiçbir şey diyesim yoktu,bir kelimeyle geçiştirmiştim.
"Ayrıca.. Kelepçeleri de, sen ilk uyandığında sakin kalmayacağın için taktım."
Cebinden, bir küçük anahtar çıkarıp kelepçeyi açtı.
"Saat kaç?" Telefonuna baktı. "yedi."
"Gece sanmıştım." diye mırıldandım.
"Hadi gel, kahvaltı yapalım." dediğinde peşinden gittim. Ev küçüktü. Dağ eviydi.
"Ben dışarıdan odun getireceğim bekle." Demesiyle hazır olan masaya oturup onu bekledim.
Bir süre sonra kapı açıldı. Jungkook elindeki odunları şömineye attı.
"Sen, burada mı kalıyorsun?" Oda karşıma oturmuştu.
"Evet." kısa kesmişti. Ben ise uzatmayı seçtim. "Babanın yanında niye kalmıyorsun?"
Ağızına bir lokma attı.
"Babamın yanında kalsam, elbette taehyung ile karşılaşacağım." Kafamı salladım.
"Jennie.." jungkook gözlerimin içine bakıyordu. "Efendim?"
"Seni seviyorum." Demesiyle sertçe yutkundum. Sadece sustum, susmaktan başka birşey yapamadım.
"Sen, beni sevmiyorsun değil mi?" Başımı eğdim. "E-evet." zorlukla başımı kaldırdım, gözleri dolmuştu.
"Peki." dedikten sonra ayağa kalktı. "Nereye gidiyorsun?"
"Doydum. Oturacağım sadece." Bende ayağa kalktım ve masadaki eşyaları mutfağa götürmek için elime aldım.
"Gerek yok, sen gel otur. Ben taehyung gibi değilim, yaparım." Israr etmedim ve yanına oturdum.
Şömineden sıcak vurması çok hoşuma gitmişti. Jungkook'a baktığımda, hiç gözlerini ayırmadan şöminedeki ateşe bakıyordu.
Ona baktığımı fark etmiş olmalı ki, kafasını bana çevirdi. Ben ise hemen gözlerimi başka yere çevirdim.
"Bana baktığını gördüm."
"Bakmadım demedim ki." Ayağa kalktım. "Ben burada çok sıkıldım bırakta gideyim."
Jungkook ayağa kalkıp bileğimden tuttu. Gözlerim bileğimi tutan ellerine kaydı.
"Lütfen. Bak söz, yarın götüreceğim seni." Elini bileğimden çekti.
"Peki." dedim ve koltuğa tekrardan oturdum.
"Acıktın mı sen?" demesiyle ona çevirdim bakışlarımı. "Daha yeni yedik."
Jungkook sırıttı. "ben çabuk acıkırım." Sadece güldüm.
Mutfağa yönelirken "Ee, gelmiyor musun sen?"
"Tamam, kırmayayım seni." deyip ayağa kalktım ve yanına ilerledim.
"Zaten sadece sen kırabilirsin kalbimi, çaldığın gibi." Dediği şeyle gülen yüzüm soldu.
Bunu fark etti ve Hemen konuyu değiştirdi. "Hadi sen otur" Sadece kafa salladım.
Masaya oturdum.
Bu konuları açması sinirimi bozuyordu. Tek taraflı aşk yaşadığı için ona üzülüyorum, çünkü ona karşı hiç birşey hissetmiyordum.
Biri seni severken, senin onu sevmemen gerçekten kötü hissettiriyor.
Yemekleri masaya getirdi ve oturdu.
"Jungkook.. Ben gerçekten üzgünüm. Beni seviyorsun ama sana karşı birşeyler hissetmiyorum. Sen onu severken, onun seni sevmemesi çok üzücü birşey. Seni anlayabiliyorum ama ne olur biraz da sen anla beni."
Jungkook yüzü değişmişti. Kötüydü.
"Jungkook, iyi misin." Bana baktı ve gülümsedi.
Acının, tatlı tebessümü..
"İyiyim. Dediklerinde çok haklısın."
"Belki karşına, benden daha iyi bir kadın çıkar." Hiç birşey demedi sadece öylece yemeğiyle oynadı.
"Neyse hadi yemeğimizi yiyelim." dedim ve ağızıma bir lokma aldım.
Jungkook hala üzgündü.
"Jungko-" dememle, kapının sertçe vurulmasıyla sözüm yarıda kesildi.
Jungkook ayağa kalktı. "Sen burada bekle, ben bakıp geleceğim." Jungkook dolaptan bir silah çıkardı ve kapıya yöneldi. Bu daha çok tedirgin olmama neden oldu.
kapının açıldığını duymuştum.
Tanıdık bir sesi duymamla, kalbim hızlıca atmaya başladı. Bu taehyung'tu.
Anladım ki bugün akşam, ben ve jungkook'un sonuydu..
♪
Yb de görüşmek üzere..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marital problem ❦ taennie
AcakKim jennie, psikolojik sorunları olan kim taehyung'la evliydi...